Saygıdeğer okuyucularım,

Kurum ve kuruluşların görev, yetki ve sorumlulukları kanun tüzük ve yönetmeliklerle belirlendiği herkesçe bilinen bir husustur. Buna rağmen kurum ve kuruluşlar görev alanlarına giren konularda gerekeni yaptıklarında nedense bazılarınca anlamsız tenkit ve ithamlara uğramaktadırlar.

Bunlardan biri de; dinimiz İslamiyet ile ilgili konulardır.

İslamiyet Allah’ ın gönderdiği kitabın ve peygamberinin inanılmasını bildirdiği hususların hiçbir baskı altında olmadan, insanın hür iradesiyle kabul etmesi istenilen kurallar bütünüdür.

Bu kuralları kabul eden insan Müslüman olmuştur. Bu insan, bir Müslüman olarak, Müslüman olmayan diğer insanların yaptığı veya yapmadığı bazı fiilleri, dinin özü olan Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde bildirildiğinden dolayı yapmamalıdır. Bu Allah ve Peygamber ile kendisi arasında Kelime-i Şehadet ile başlayan söz vermenin gereğidir.

Böyle olmakla Müslüman’ ın özgürlük alanları kitap ve sünnet ile kısıtlanmış olmaz. Bilakis doğal olarak insanın fıtratına uygun olan ve gönlünü, zihnini rahatsız eden işlerden uzaklaştığı için huzur bulur. Başını yastığa koyduğu zaman uykusunu kaçıran bir durum olmadığı için uykusu bile rahattır.

Yukarıda bahsettiğim kurum ve kuruluşların görevlerinin yerine getirilmesinden rahatsız olan bazı insanların -kaldı ki, onların da birer Müslüman olduğu inancındayım- olmayacak şeylerden insan fıtratına ters düşen hususlardan rahatsızlıklarını bağıra bağıra ulu orta söyleyebilmektedirler. Örnek vermek gerekirse, geçmiş aylarda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ bir hutbesinde: “Yûtilik ve eşcinsellik ile ilgili” bilgilendirmelerde bulundu. Birileri kalkıp nasıl böyle bir şey söylermiş diye basbas bağırdılar. Aynı kesim, geçenlerde zina ve giyim kuşam konusunda okunan hutbeyle ilgili yine feveran ettiler. Bu nasıl bir anlayıştır! Bunu anlamada zorlanılıyor.

Müslüman olduğu halde Allah’ ın, Peygamberi’ nin ve hatta bütün İlahi ve Bâtıl dinlerde kabul görmeyen fiillerin savunuculuğunu yapmak, insan hakkı mıdır? Yoksa insan haklarını ayaklar altına almak mıdır?

Kur’an-ı Kerim’ de Mü’minûn Sûresi’ nin 1-11. Ayetlerine bakıldığında; Müslümanca olmanın gerekleri bildirilmektedir. Bunların dışında Kur’an-ı Kerim’ in fihristine bakıldığında, Müslüman’ ın nasıl olduğu, nasıl olması gerektiği, neleri yapıp yapmayacağı, Allah ile münasebetleri, Peygamberi’ ne olan bağlılığı açıkça belirtilmektedir.

Bunun karşılığı da, Dünya’ da mutlu ve huzurlu olmak; Ahiret hayatında da mutlu ve huzurlu olmak olarak açıklanmaktadır.

Olup bitenlere, söylenenlere, yazılanlara, Müslümanca tavır alma; ferdî hayatta, aile ve toplum hayatında “Müslümanca” olma duası ile,

Sağlıcakla Kalın.