Bir sözümüz var ya; 'Yarının ne getireceğini Allah bilir'.

Aynen öyle. Hiç hesapta olmayan hal ve durumlarla karşılaşıyoruz. Başka hesaplar peşindeyken, hiç akla gelmeyen bir durumla yüzleşiveriyoruz; COVİD 19 veya Seferihisar açıklarında merkez üstü olan deprem gibi.

Hayat bilinen düzeyde gidiyordu. İstek ve arzuların peşinde koşuştururken, COVİD 19 gelince yaşama biçimi alt üst oluverdi. Kontrol altına alındı alınıyor derken, deprem olayı çıkıverdi. Üstelik deniz kabarması ve çekilmesiyle. Halbuki bunun yerine İstanbul hesapları yapılıyordu...

Bilim adamları, ilim sahipleri, güngörmüşler tabiki ciddi ve gerçek bilgiler vermekteler. Buradan hareketle, elbette işin tabiat veya doğa boyutu var. Var da; birde işin öbür yüzünü bakmak kanaatimce zararlı olmaz. Bilakis faydalı olur. Olması da gerekir. O da:

Geçmişte olup biten benzer olaylar, oluş nedenleri ve biçimleri, olayın sosyal, psikolojik ve diğer sonuçlarının konu edildiği bilgi ve kaynaklarda neler var? Oralarda ne sonuçlara varılmış? Geride kalanlara neler bırakılmış? O insanlar bunu nasıl ele almışlar?

Bütün bunlar, yaşanılan zaman ile yakın ve uzak geleceğe yönelik, kalıcı güzel değerlendirmelerdir. Hadi canım demek kolay, ama sonuçları ağır. Hem de çok ağır oluyor.

Birde, böyle zamanlarda, alışkanlıklar terkedilmelidir. Derli toplu olunmalıdır. Çok şükür, bunun, örnek olarak gösterildiği ülkeyiz. Öyleyse eteklerdeki taşlar dökülmemeli. Bilakis toplanmalıdır.

Mesela biri çıktı ortalığı karıştırıp bulandırdı.

Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr. Sayın Ali ERBAŞ'ın, Elazığ depremi sonrası, 31 Ocak 2020 günü Bursa Ulu Camide, 'Afetlere Karşı Bilinçli Olalım' konulu hutbesinde geçen; ' Esasında deprem afeti bize, hem dünya, hem de ahiret için bir uyarıda bulunuyor. Deprem kıyametin bir örneğidir, alıştırmasıdır.' İfadesini diline dolayıp, hakaret ediyor. İş mi bu şimdi? Karnın ağrıyorsa bize ne kardeşim. Karaltını, gurultunu kendi başına çek. Milletimizin kucaklaşmaya ihtiyacı var. Lafını bilmeyenlerin boş laflarına değil.

Sayın Başkan'ımızın belirttiği husus Yüce Kitabımız 'da geçmektedir. Müslüman Kitabını okumadan dinini anlayamadığı gibi, onu okumadan da gerçek manada aydın olunmaz. Bu olsa olsa kopya olur.

Geçen haftaki yazım, bu açıdan da çok düşündürücüdür. O sonuçlar bunları doğuruyor.

Deprem esnasında, tusunami olurken, acı içindeki kardeşlerimizin bazılarının ağzından çıkan sözleri hatırlayarak, şu ayeti kerimeleri, kendi zihin dünyamızda tahlil edelim.

' Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir.

Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; halbuki onlar sarhoş değildir. Ne var ki Allah'ın azabı çok şiddetlidir.' ( Hac/1,2)

' Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğradığı, içindekileri dışarı çıkarıp attığı ve insan, ' ona ne oluyor' dediği zaman,

İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır.' (Zil Zal/ 1-4)

Peygamberimiz (s.a.v.); ' Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyan için, hemen ölecekmiş gibi ahiretin için çalış' diye buyururlar.

Rabbim kaza, bela ve musibetlerden korusun. Bizlere de verdiği aklı dengeli kullanmayı nasip etsin.

Sağlıcakla kalın.