Bir musibet ülkemizi ve dünyayı ne hale getirdi?

Dünya insanları neyse de bizim insanımızın bazılarının bu hale geleceğini pek düşünmezdim.

Neden? onlarda insan değil mi? diyenler olacaktır elbette. Şunu unutmamak gerekir ki, soluduğumuz hava bir olsa da, bizim su içtiğimiz pınar ayrıdır. Yoksa üzerimizden hiç dağılmayan bulutlara rağmen bu toprakları yurt edinip bu gıpta edilecek seviyelere gelebilir miydik? Hala millet ve devlet olma mevcudiyetimizi sürdürebilir miyiz?

Bu milleti mayası farklıdır elhamdülillah…

Velhasıl; haberlerde ve yorumcuların konuşmalarında görüldüğü gibi, 'evde kalmaktan çok ama çok sıkıl sıkılmışız.Eve hapsedilmişiz…' gibi laflar.

Bir ata süzümüz vardı. O da unutulmuş sanırım: 'Bir musibet bin nasihattan iyidir'.

Gece ve gündüz neredeyse vaktimizi dışarıda geçirdiğimizin bir nimet olduğunu hatırlayabildik mi? Gözümüzün gördüğü, kulağımızın işitme duyusunun nasıl bir nimet olduğunu anlayabildik mi? Ev halkının birbirini ne kadar ihmal ettiği fark edilebildi mi? Evinizin otel veya lokanta olmayıp yuva olduğu şuuruna erebildik mi? Allah Teala ile ilişkilerimizin, itaat ve ibadet hayatımızın ne derece düşük seviyede, günah ve haram durumumuzun nasıl bir düzeyde olduğunu görebildik mi? Örnekler daha çoğaltıla bilir.

Hali pür melalimiz bu durumda iken, evde sıkılma ve hapsedildiği zehabına kapılma sizce de isabetli mi? Bir KOVİT- 19 böyle mi hareket ettirmeliydi? Böylemi konuşturmalıydı?

Açığımızı gördüğümüz,a yıf noktamız olan onca eksiğimizi gidermenin tam zamanı idi. Bu sebeple hayatı eve sığdırabilirdik.

Güzel kitabımız Kelamullah'a bakıldığında; Kendini Allah yerine koyanların, kendini güçlü zannedenlerin, kendini muhteşem zannedenlerin, kendini güzel ve cazibeli görenlerin, kendini zengin bilenleri, hasılı Allah'ı reddedip yada unutup, kibir ve gurura kapılanları acı ve kötü akıbetleri bir sinek veya esinti ile son bulmuştur.

Bu derekeye düşmemek içi yuvalarımızda için için Allah'a yalvarmamız daha iyi olabilir miydi?

Kur'an-ı Kerimde yüceler yücesi Rabbimiz şöyle bir bilgi veriyor:
'Göğün bütün insanları kuşatan belirgin bir dumana bürüneceği günü bekle. Bu acı veren bir azaptır.

Rabbimiz üzerimizden azabı kaldır, bizler artık inanmaktayız.

Kendilerine apaçık bir elçi geldiği, sonra ondan yüz çevirerek, ' Bu, kendisine bazı şeyler öğretilmiş birı, bır deli' dedikleri halde onlar mı bundan ibret alıp akıllarını başlarına toplayacaklar!.'

Biz azabı biraz hafifleteceğiz, kuşkusuz sizde hemen eski halinize döneceksiniz.

Amansız bir şekilde yakaladığımız gün yaptıklarınızın cezasını hakkıyla vereceğiz.' (DUHAN /10-16)


Bu ve benzeri ayetler durup düşünebilmeyi sağlayabilmek içindir. Farkı görebilmeyi sağlayabilmek içindir.

Sevgili Peygamberimizde; tefekkürü yani düşünmeyi nafile ibadetlerin en hayırlısı olduğunu bildirmiştir.

Unutulmamalıdır ki, hayat her zaman düşünceli davranışı sevmiştir.

Sağlıcakla kalın.