Değerli okurlarım. sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Bugün sizlerle Suudi Arabistan'ın Riyad kentinde oynanacağı çok önceden belirlenmiş olan ama sporla ilgisi olmayan sebepler yüzünden oynanamayan Türkiye Süper kupa final maçı hakkında ve bu vesile ile de ülkemizde ki spor ve futbolla ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Dün yaşamış olduğumuz skandal niteliğinde ki bu olaya ait düşüncelerimi ana başlıklar halinde aktarmak istiyorum

• Türkiye'nin en güzide takımları olarak gördüğümüz iki büyük takım bir skandala beraberce bir imza attılar

• Bu anlaşılması güç skandal olayın bölgenin ve ülkemizin durumunu hiç dikkate almadan yapılan spor ile de alakası olmadığına inandığım bu hareketin talimatını nereden ve kimlerden aldılar acaba? Çünkü bu durum içerisinde şüpheleri barındırmaktadır. Yoksa kendi sosyal ve siyasal düşüncelerini mi yansıtmak istediler.

• Bu hareketi yapmak için karar verenler, kendilerine ait şirketlerini en iyi şekilde yöneterek karlılığını artıran kişilerdir, Ama başına geçtikleri spor kulüplerini de borç batağına sürükleyenlerdir. Kulüplerde uyguladıkları yönetim anlayışlarına baktığınızda böyle provokatif hareketler her zaman beklenir.

• Acaba süper kupa finalinde hem de Riyad'da uygulayacakları politikalarını kendi yönetimlerinde tartıştılar mı? Yapacakları uygulamalarla ilgili Futbol Federasyonu, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile görüştüler mi? İstişarelerde bulundular mı? Bunlar tartışılmalı.

• Anlaşılan odur ki; bu yönetimlerde küçücük de Türkiye sevdası olmadığı gibi, ülkemizin dünya basınında manşetlere çıkarılarak aleyhte propaganda yapılmasından da hiç rahatsızlık duymazlar.

• Bu gibi yöneticiler sayesinde 'Türk Futbolu' dünya spor tarihinde bugüne kadar esamesi okunmadığı gibi, bu anlayış ve uygulamalarla da bundan sonra da hiç bir yükseliş gösteremez.

• Bunlar 'yerli ve milli' olsalar alt yapılardan her yıl onlarca, yüzlerce 'yıldız' yetiştirirler.

• Bu yöneticiler Avrupa'da takım bulamayan ikinci ve üçüncü sınıf futbolculara milyonlarca avro transfer ücreti ve bir o kadar da maaş verirler. Sonra Avrupa'nın kasaba takımından altı tane gol yerler.

• Bu üç büyükler diye anılan futbol takımlarımız Avrupa kupalarında kazara çeyrek finale çıkarlarsa neredeyse o günü kendi içlerinde bayram yaparlar. Onu da yıllarca dillerinde pelesenk ederler.

• Dördüncü büyük takımımız olan Trabzon Spor kulübü geçmişte Teknik Direktör Rahmetli Ahmet Suat Özyazıcı yönetiminde hepsi 'yerli ve milli' düşüncede, alt yapıdan yetişmiş gençlerimizle üst üste şampiyonluklar kazanmıştı. Onlar da 'yerli ve milli' anlayıştan kopunca ve üç büyükleri taklit ederek takıma yabancıları doldurunca başarılar ve şampiyonluklar hayal dünyalarında kaldı.

• Sportif faaliyetlerin yapıldığı bütün branşlarda yabancı oyuncu sayısı, kadrolarının %20'si ile sınırlandırılmalıdır.

• Dünya bayan voleybol şampiyonasında final oynayan Eczacıbaşı ve Vakıfbank'ın kadrolarını incelediğimizde birinde 7, diğerinin de 6 tane yabancı oyuncu vardı. Ama halkımız tarafından bunlar pek de bilinmez.

• Futbol maçlarında sahaya çıkan takımlarımızın kadrolarına baktığımızda ise, 7 ila 11 tane futbolcusunun yabancı olduğunu ve 14 taneye kadar da transfer hakkı verildiğini, kulüplerin de bu hakkı kullandıklarını gördüğümüz gibi yıllardır gol krallarının da bunlar arasında çıktığını görüyor ve yaşıyoruz.

• Artık bu futbol kulüplerine üye ve taraftar olanlar da bu konuda daha fazla 'yerli ve milli' düşüncelere yönelmelidirler.

• Onun içindir ki Süper Lig kulüplerinin bütçelerinin en az %25'ni alt yapıya ayırmaları için müeyyideler getirilmelidir.

• Birinci lig takımlarına da alt yapıya yatırım yapmaları mecburiyeti konmalıdır.

• Ayrıca 3.Lig ile Amatör kulüplere de alt yapı destekleri verilmelidir.

• Bir başka önemli husus Amatör futbol kulüpleri ayrı ve bağımsız bir federasyon çatısı altında bir araya gelmeleri ile ilgili mevzuat değişikliğine gidilmelidir.

• Diğer bir konu, Amatör kulüpler de yayın gelirlerinden faydalanmalı ve devletin ortaya koyacağı fonlarla da Amatör kulüpleri desteklemelidir.

• Kulüpleri yönetemeyenler ve zarar ettirenler ile ilgili yeni tedbirler alınmalı ve mali müeyyideler uygulanmalıdır.

• Yüz yirmi yıla yakındır ülkemizde faaliyet gösteren bilhassa üç büyükler diye anılan takımlarımız bugüne kadar bir kez UEFA kupası kazanabilmişlerdir.

• Avrupa ülkelerine baktığımızda her ülkede iki ila beş arasında dünya futbolunda adından söz ettiren kulüplerin olduğunu görüyoruz.

• Yine Avrupa'da Türkiye'de olduğu gibi borç batağına düşmüş kulüplerin olmadığı da görülüyor.

• Kulüpler her yıl karlılıklarını açıklayarak övünç duyuyor ve taraftarını da tatmin ediyorlar.

• Mesela bir örnek vermek gerekirse; İtalyan devi olarak adlandırılan Juventus kulübü 1897 yılında liseli gençler tarafından kurulmuş olup, 1926 yılında da Angelli ailesinin kontrolüne geçmiştir. FİFA tarafından da Avrupa'nın en başarılı üçüncü kulübü ilan edilmiştir.

• Batıda futbol kulüpleri yerli veya yabancı şirketlerce satın alınarak yürütülüyor. Başarı ve karlılık eş değer olarak kabul edildiği gibi taraftartarın parası da çar çur edilmiyor. Böylece futbol gelişme gösterdiği gibi kupaları da müzelerine götürüyorlar. Örneğini verdiğimiz Juventus kulübü, bugüne kadar 62 tane kupa kazanmıştır. Bu demektir ki her iki yılda bir tane kupayı müzesine götürüyor ve taraftarlarına hediye ediyor.

• Türkiye futbol kulüplerine baktığımızda şimdiye kadar alt alta toplasanız milyar dolarları aşan harcamalar yaptıkları halde herhangi bir Avrupa şampiyonlukları da yoktur.

• Bir diğer önemli husus ülkemizde sektörel olarak 'Cari Açığa' bakacak ve yüzde oranı üzerinden değerlendirecek olursak öyle zannediyorum ki bilhassa futbol sektörü birincidir diyebiliriz.

• Çünkü futbolcu ihracatımız neredeyse yok denecek kadar azdır. Bugün milli takımızın omurgasını da yurt dışında yetişmiş ve oralarda futbol oynayan başarılı futbolculardan oluşmaktadır.

• Son olarak şunu belirtmek isterim. Bu provokatif hareket milletimizden %52 oy almış Cumhurbaşkanı'nımız tarafından oluşturulmuş bulunan kabinenin yürüttüğü dış politikaya darbe vurmak olduğu gibi, Sayın Cumhurbaşkanına karşı da bir tavır olduğunu düşünüyorum.

• Hükümetin ve Cumhurbaşkanımızın bütün bunları etraflıca ve dikkatlice değerlendireceğini düşünüyorum..

Değerli okurlar, son Süper Kupa fiyaskosu beni bu düşüncelere sevketti ve sizlerle paylaşmak istedim.

Selam ve dua ile iyi tatiller dilerim.