Zamanımız hayat şartlarının çetin olduğu bir zaman. Teknik ve teknolojinin imkanlarının, yaşantıyı kolaylaştırdığı görülüyor. Bu sayede hızlı düşünülüyor ve hızlı yaşanıyor. Böyle bir yaşantı içerisinde özden veya kökten kopmanın savrulmalara sebep olduğu görülmektedir. Savrulmalar da hem bedenen, hem karakter itibarıyla olumsuzluklar ortaya çıkarıyor.

Yapılması gerekenler söylendiğinde şu laflar duyuluyor: ' Aslında yapmamak lazımdı ama bakma artık. Yapmak lazım ama herkes böyle yaparken, onlardan ayrılamadım. El alam böyle yiyip içerken, böyle giyinirken ayrı kalmak olmazdı.'vs.

Dünya insanlarını şöyle bir kenara bırakalım. Kendimize baktığımızda, durumun pek içler acısı olduğu görülüyor. Farzımuhal, sokakta herhangi berine dini sorulsa, elhamdülillah, 'Müslümanım' der. İyide, bu nasıl Müslümanlık denilmez mi? Müslüman olmayanlar buna şaşırmıyor mu?

Bilindiği gibi her türlü suçun işlendiğini duyuyoruz. Polisiye haberler, neredeyse canlı yayın yaparcasına takip ediliyor. Adliyelerde dosyalar yığın yığın. Daha neler neler. Peki, hani, inanılan Din 'müminin mümine itimat etmesini ve sevmesini ' emrediliyordu? Bu emir nerede kaldı? Emir ve yol gösterme yerinde duruyor da, iman ve Müslümanlık yerinde duruyor mu?

Bu emirlerin boşta kalmaması gerektiği, üzerinde fikir birliği yapılan husustur. Ancak, Müslümanın mümince bir duruş göstermesi gerekmektedir. Dini ve imanı bunu icap ettiriyor.

Gerekenlerin yapılmamasının ciddi problemler getirdiği görülüyor değil mi? Bunlar Kur'an-ı Kerim de uzun uzadıya açıklanmaktadır. O Kuran' ki, diğer kitaplarla birlikte imanın şartlarındandır. Kitaplara imanın; kitap olarak ele alınmaması, okunmaması, bildirilen esasların yerine getirilmemesi, hafife alınması, hatta bazılarınca inkar edilmesi mümince bir duruş değildir. Mümince duruşun yapılamadığı yerde beden ve ruh sağlığından, gönül huzuru, aile huzuru, toplum huzuru, barış ve kardeşlikten söz etme boştur.

Allah Teala Kur'an'da diğer milletlerden haber verirken, onların, dinlerinin ve imanlarının arkasında durmadıklarını bildirmektedir. Aynı duruma, Muhammet ümmetinin de düşmemesi istenmektedir. Gönüllerin, ailelerin, toplumun, Vatanın, hatta dünyanın darmadağın edilmemesi emredilmiştir. İnsana, hele hele mümine böyle bir yola sapmaması tekrar tekrar söylenmiştir.

Bu gün bunlardan zarar görüp, ahını dilinden düşürmeyenlerin ve her Müslümanım diyenin, artık mümince bir duruşu sergilemesi icap etmektedir. Yoksa daha çok canlar yanar. Daha çok Müslümanın dünyası ve ahireti kararır.

Yanan canların gönül ateşi harlıyor. Sönen yuvalarda biçarelerin dünyası kararıyor. İtimat ve güvensizlik çığ gibi problemleri üzerimize yıkıyor. Akla ziyan değil mi bunlar?

Nefsi salıvermekle bu derekelere düşüldü. Arzu ve tamahtan başka bir şeyi aldırış etmemenin sonucu bunlar. Gözler kararmış, işe yaramayan bilgi ve hırs her yanı kaplamış, akıl ar edip susmuş.

Biraz geçmişten bilgi sahibi olup: bilinenlere uyulmuş olunsa idi bunlar yaşanmazdı kanaatimce. Seçilen Dinin esaslarını yerine getirmek, Mümince durmak, bu kadar zor olmasa gerek.

Artık, acılara son verilmelidir. Akıl ve iman bunu gerektiriyor. Müslüman olarak, mümince duruş sergilenmelidir.

Allah Teala buyuruyor ki:

' Şüphesiz Allah'ı ve Peygamberini inkar edenler, Allah'ı inanıp peygamberine inanmayarak ayırım yapmak isteyenler, '(peygamberlerin) kimine inanırız, kimine inkar ederiz' diyenler ve böylece bu ikisini (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya, onlar gerçekten kafirdirler. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.' (Nisa/150,151)

'Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, İşte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.' (Nisa/152)

Sağlıcakla kalın.