1-7 EKİM tarihleri arası Camiler ve Din Görevlileri Haftası.

Bu yılki haftanın ana teması 'CAMİ VE İLİM'.

Dolayısıyla camilerimiz yalnız ibadet edilen binalar değil, zihinlerin ve gönüllerin sükun bulup, aydınlandığı özel mekanlardır.

Cami ve Din görevlilerini ele almadan, bu hafta önceleri; 1986 yılından itibaren Camiler haftası adı ile kutlanıyordu. 2002 yılından beri de Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanmaktadır. Güzelde oldu. Amacına hizmet edecek şekilde içi doldurulursa, değerleri ileri taşıma adına, örnek hizmetler icra edilmiş olur.

Pekii, gerekli miydi?

Bana göre evet. Cami ve din görevlilerini, gençliğinden beri bilen biri olarak, idari, içtimai ve sosyal açıdan bazı bakış sahipleri tarafından olumsuz değerlendirilmesi yönünden evet. Bu ifademle suçlama niyetinde değilim, bir eksiklik vardı, bu eksiklik aksaklığa döndü. Öyle ise, bunun giderilmesi için adım atılması gerekiyordu. Öylede oldu.

Belirttiğim tarihten itibaren cami ve din görevlilerinin meseleleri konuşulmaya başladı. Çarpık fikirlere birkaç örek vereyim: 'Cami ve minareye ne gerek var. Bu kadar büyük camiye ihtiyaç yok ki. Diyanet niye var? Laik ülkede diyanet ve görevlileri ne işe yarar? Diyanet kaldırılsın. Diyanet özerkleştirilsin. Diyanet görevlilerine Devlet bütçesinden maaş verilmesin…' Çok garip ve çok çirkin laflar değimli?

Hatta Aydın'ımızda mahalli bir gazete de bir yazar; ' Aydın camiler şehri oldu. Bu kadar camiye ne gerek var? Ramazan Paşa ve Bey camiine gelen sayı ve onlarında yaşı belli…' demişti.

Ama bunların hepsi şimdi geride kaldı hamdolsun. Canilerin fonksiyonları artarak işlev kazanıyor. Diyanet personelinin görev ve yetki sınırları her geçen dün artıyor. Buna orantılı olarak, özlük hakları da iyileştiriliyor. Sebep olanlardan Allah razı olsun.

Cami Allah'a ibadet etme amacıyla yapılan özel mekandır. Kamuya açıktır. Bazıları kabul etmese de, kamunun malıdır. İslam'ın ve Müslümanlığın şiarındandır. İslam medeniyetinin ve kültürünün sembollerindendir.

İlk zamandan beri bu böyle olmuştur. Al-i İmran suresi 96. Ayetinde Allah Teala buyuruyor ki: Adem (a.s.) 'yeryüzünde ilk olarak KABE'yi' inşa etmiştir. İbrahim (a.s.) Mekke'de hiçbir ev yokken ilk olarak KABE'yi yapmıştır. Muhammet Mustafa (s.a.v.) Medine'ye gelince ilk olarak MESCİD-İ NEBİ'nin yerini belirlemiştir. Ecdadımız da bunları örerek alarak gittikleri her yerde öncelikle NAMAZGAH veya CAMİ yeri belirlemişlerdir. Hayatları da cami merkezli olmuştur. Köyleri, şehirleri kurarken camiyi merkeze almışlar. Bunun için evlerin değeri camiye yakınlığı ile ölçülürmüş. Arzumuz, yeni yerleşim yerleri belirlenirken mahalli idareciler bunu dikkate alınmasıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerine gelince: Elbette ki her kamu görevlisinin Devlet, Vatan, Millet ve insanlık adına yaptığı hizmetler küçümsenemez. Din görevlilerinin de öyle. Onlar görevlerini kamu adına yaparken, Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin bir zamanlar kamu görevlisi kabul edilmemesi çok rencide edici idi. Kaldı ki. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı M.Kemal ATATÜRK 4 MART 1924 yılında kurmuştu. Hamdolsun bundan da kurtulundu. Sebep olanlardan bir kez daha Allah razı olsun.

Eskiden beri devam eden Din hizmetlerinin görevlileri pek çok olumsuzlukları aşa aşa, sabırla, sebatla bu günlere geldiler. Bunun için bütün Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerine en içten duygularımla tebrik ediyorum. Sayu gayretleri me'cur olsun. Vefat edenlere de Canab-ı Hak'tan rahmet diliyorum. Ayrıca cami ve mescitlerimizin imar ve ihyasına katkı sağlayanlara da Allah Teala af ve mağfireti ile muamele etsin.

Sağlıcakla kalın.