Saygı değer okuyucularım.

Emri bil maruf, nehyi anil münker Allah'ın emirlerinden, peygamberlerimizin ve son Peygamber Hz. Muhammed (sav)'in sünnetindendir. Türkçesi; iyiliğin emredilmesi, kötülüğün yasaklanmasıdır. Diğer bir ifadeyle, iyiliğe davet etme, kötülükten caydırma da denilir.

Bu bir kuraldır. İnsanın dünya ve ahiret mutluluğu için büyük bir öneme haizdir. İnsanın mutluluğu ve huzuru; ailenin ve toplumun mutluluk ve huzuru demek olduğundan, öncelikli olarak ferdi bir görev gibi görülse de, aslında sosyal bir vazifedir.

Ailede başlayan iyiliğin gösterilip, kötülükten caydırma faaliyeti, okulda desteklenip, toplumda karşılığını bulur.

Bu sistem her ne kadar bütün toplumlarda görülse de, bizde olduğu gibi canlı ve diri değildir.

Milli bir haslet olan bu ilke, güzel dinimiz İslamiyet'le örnek olmuş. Hz. Peygamber efendimizin ahlakıyla ahlaklanan sahabe-i guzinin yolundan giden Müslüman Türk milleti aile ve toplum yapısı ile yıllarca gıpta ile takip edilmiştir.

Sonradan, İslam ülkeleri ve Milletimiz üzerinde oynanmakta olan oyunlardan dolayı hızlı bir bozulma gözlerden kaçmamaktadır. ' Âlimin ölmesi, alemin ölmesidir' diyen sevgili Peygamberimiz ve yolunun ciddiye alınmadığı da maalesef görülüyor. İşin daha vahim yönü; ilim erbabının fikir ayrılıklarıdır.

Böyle olunca; bu bozulma İslamiyet'in inanç, ibadet ve ahlaki esaslarına tesir etmiş, artık örnek olma özelliğinin kaybolması yanında, kötü örnek gösteriliyoruz. Başkalarına; ' Tencere dibin kara' derken, onlar; ' seninki benden kara' dediği gibi, Allah ve Devlet kanunlarına uyulmaması, işlerin karmakarışık hal alması alay konusu, ya da ibretlik laflara neden olmaktadır. Bunun üzüntüsünü yurt dışındaki insanımız ile aklıselim sahipleri yaşıyor.

İşin en acı tarafı ise şu: Bazı kötü örnekleri ileri sürerek, bir kısım aklı evveller; kişi, aile ve topluma hayat veren iyiliğin emredilmesi ve kötülüğüm yasaklanmasını, aile, mahalle ve toplum baskısı olarak nitelendirip, çarpık düşüncelerin yayılmasına ve taraftar bulmasına sebep olmaktadırlar.

Şimdi de bozulmalardan bahsediliyor. Herkes gidişattan memnun değil. Doğru. Peki, çıkış yolu ne?

Telaşa gerek yok. Bozulma olsa da, toplum değerlerimiz sapa sağlam durmakta. Yaftalama ve ötekileştirmelerden sıyrılıp, emri bil maruf, nehyi anıl münker çerçevesinde, aslımıza dönmeliyiz. Bu gericilik değil. Bu yobazlık değil. Bu hasta bünyenin tedavi edilip, şifa bulmasıdır.

Modernleşelim derken, teknik ve teknolojiden önce, hırsla çürümeye neden olan hallere müşteri olundu. Hala daha böyle devam ediyor. Ecdadın kazanıp bize emanet ettikleri İslam Medeniyeti ve Türk kültürünü kaybetme gibi bir tehlikenin eşiğinde olunduğu belirtilmektedir.

Sağlam karakterli bireyler; bir milletin ve devletin uzun ömürlü olmasını sağlar. Buda iyiliklerin yaşatılması, kötülüklerin azaltılması ile mümkündür. Unutul mamalıdır ki, onlarca şehit verdikten sonra, bu Devlet ebedi yaşaması duaları ile kurulmuştur.

Gıpta edilen bir Ülke iken, seyirlik olmamak için Allah Taalanın şu emrine de kulak verilmelidir:

' Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.' (ali İmran:104)

' Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kemdiniz unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?' (Bakara:44)

Sağlıcakla kalın.