Bilenler bilir, 80 şubesi olan uluslararası bir dernek olan Beyazay derneğinin halen Aydın şube başkanlığını yapıyorum. Her türlü engel grubuna ev sahipliği yaptığımız derneğimizde kitap dostu engelliler için geçtiğimiz sene bir kütüphane de kurduk. Gençlik spor bakanlığı ile birlikte kurduğumuz 'Engelsiz Kitap Kahvemizde' tüm dostları ve kitap dostu engelilerimizi ağırlıyoruz.

Kütüphanemizin en çok okuyan kitap dostu, yazar, yüksek lisanslı müdavimi bugün köşe yazımızın konuğu oldu; Mustafa Erol. Onu hala tanımadıysanız şükretmenin, azmin ve zor şartlara rağmen başarmanın öyküsüdür Mustafa'mız. Klavyede burnuyla yazdığını unutmadan aşağıdaki yazısını okumanızı istiyorum.

'Merhaba sevgili dostlar, biliyorsunuz bir süre önce ülkemizi ve bütün dünyayı adeta bir kabus gibi saran koronavirüs süreci yaşadık. Yaşadık derken, süreç daha tamamen geçmiş değil, sadece kontrollü sosyal hayat başladı ve hala daha dikkatli olmamız, tedbirli davranmamız gerekli. Ben yaşadığımız ve etkilerini hala daha hissettiğimiz bu virüs hakkında size tıbbi bir bilgi vermeyeceğim, virüsten korunmak için şunu şunu yapın, kendinize dikkat edin, dengeli beslenin, uyku düzeninize dikkat edin de demeyeceğim; çünkü bu konu hakkında konuşmak için doktor da değilim, ayrıca bu konu uzmanlık alanım da değil... Sadece kendi bakış açımdan insanlar pek farkına varmasalar da bu virüsün ülkemiz ve bütün dünya insanlarına neler kattığından, daha doğrusu neler katacağından (insanlara bir şeyler katacağını umuyorum!) söz etmek istiyorum. Bu engelli gözüyle bir bakış olacak, bu da engelli gözüyle yazılmaz ki dermeyin lütfen, içimden bir süre önce yaşadığımız ve hala daha tam olarak atlatamadığımız ve sevdiklerimizden uzak kaldığımız zor günlerle ilgili bir yazı kaleme almak geldi. Bana göre, koronavirüs bize çok önemli bir gerçeği, hepimizin; yani dünyadaki bütün insanların kardeş olduğu gerçeğini hatırlattı… Hepimizin babası Hz. Âdem, annesi de Hz. Havva; öyle değil mi? O halde doğal olarak hepimiz kardeş olmuş oluyoruz. Daha öncesini bilmiyorum ama benim dünyada olduğumdan beri ilk defa dünyada ki bütün insanların ortak bir şey için savaşıp, birbirleri için endişelendiklerini, birbirleri için üzüldüklerini gördüm. O zaman size soruyorum sevgili dostlar; hepimiz kardeşsek insanlar arasındaki bütün bu kavgalar, bu bir türlü bitmek bilmeyen, sonu gelmeyen terör olayları niye? Niye birbirimizin ayağını kaydırmaya çalışıyoruz, niye durmadan birbirimizin kuyusunu kazmaya çalışıyoruz? Kardeşçe yaşamak ve şu üzerinde yaşadığımız güzel dünyayı el birliğiyle cennet haline dönüştürmek varken bütün bunlar niye… Yüce yaratıcı Kuran-ı Kerîm'in de: 'Ben size dünyada her birinize yetecek kadar nimet ve rızık verdim.' demesine rağmen birbirimizi çekememezlik niye? Neyi ya da neyimizi paylaşamıyoruz? Biliyorsunuz, bu virüs hepimizi evlerimize hapsetmişti. Evlerinize kapandığınız süre zarfında neler hissettiniz sevgili dostlar, özgürlüğünüzün kısıtlandığını hissettiniz, hissetmekten ziyade bunu yaşadınız, hep birlikte yaşadık; öyle değil mi? Peki, evden dışarı çıkamayıp özgürlüğünüz kısıtlandığında kendinizi bir nevi engelli gibi hissettiniz mi, kendinizi biz engellilerin yerine koyabildiniz mi sevgili dostlar? Bir engellinin nasıl yaşadığını, bağımsız dışarı çıkamadığı için neler hissettiğini, şuradan şuraya gitmek için bile sizin dışınızda birilerinin yardımına ihtiyaç duymanın nasıl bir duygu olduğunu anlayabildiniz mi? Peki, birbirinizden uzak kalınca birbirinizin değerini, kıymetini daha iyi anlayabildiniz mi? Ya birbirinizle gelip gitmenin kıymetini, değerini, hayatı birlikte paylaşmanın, birlikte yaşamanın kıymetini… Diliyorum; inşallah geçmişte bıraktığımız bu süreç size şöyle bir bakış açısı kazandırmıştır, hayat bir arada olunca, bir şeyleri paylaştıkça güzelmiş! Sizi bilmiyorum ama ben bu yaşadığımız ve geride bıraktığımız süreçte bütün sevdiklerimle, bütün dostlarımla birlikte olmayı, onlarla yüz yüze sohbet etmeyi çok özlemiştim. Çok şükür, sonunda kara günler, zor günler bir nebzede olsa bitti ve biz yine sevdiklerimizle, dostlarımızla bir arada olmanın mutluluğunu yaşayacağız. Sözlerime son verirken, hepimize sağlıklı günler diler, normalleştiğimiz bu süre zarfında ve bu süreçten tamamen kurtulduğumuz da da bütün sevdiklerimizle, bütün insanlarla bir şeylerimizi paylaşabileceğimiz; mutlu, huzurlu, durduk yere hiç kimsenin gözyaşının akmayacağı huzur dolu bir dünya diliyorum'.

Mustafa EROL