Başlığı gördüğünüzde nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim:)

Hani her güne bir şey yapmamız gerekmiyor muydu? Durarak ne öğreneceğiz?

Durursak düşmez miyiz?

Hepsinin cevabını yazıda bulacaksın güzel insan.

Bir koç ve danışman olarak bana en çok sorduğunuz sorular şunlar olmuş; Çocuğum neden odaklanamıyor? Neden mutlu değil ve hiper aktif? Ben bunun için ne yapacağım? Hangi siteye baksam? Kimi takip etsem? Ne yapsam?

Güzel insan, çoğu zaman ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Öğreniyorum, soruyorum, bilmeme hakkını kendime verdiğim bir yolcuğun içindeyim. Bununla birlikte 500 saati aşan koçluk deneyimim, anne oluşum ve çocuğumla başardığımız çok özel sürecimiz bana bir şey öğretti. Bunu seninle paylaşmak istiyorum.

Odaklanamama ve hiperaktivitenin yoğun korku ve kaygı duygularının sonucu biz büyüklerin deneyimlediği ve çocuklarında vuku bulduğu çağın bir çığlığı olduğuna inanıyorum.

*Çocuklar neden odaklanamıyor, çünkü genel olarak biz büyükler nasıl duracağımızı bilmiyoruz. Zihnimiz ya geçmişte yada gelecekte. Bir öncekine üzülmek ve geleceği planlamak arasında sıkışıp kaldık.

*Çocuklar neden mutlu değil, çünkü biz önce kendimizle nasıl mutlu olacağımı bilmiyoruz. Gerçek şu ki, yatağa kafamızı koyduğumuzda ne de güzel başardım ve afferim mi diyoruz, yoksa daha çok yapmak isteyipte yapamadıklarızıı mı sayıyoruz. Odağımız olanda mı olmayan da mı?

Çığlığı duyalım, kalbimizi açalım. Yetişmeye çalıştığımız hemen her şeye geç kaldığımızı ve daha çok daha çok mottosunun az daha az sonucuna götürdüğünü fark edelim.

Artık daha çok yapmamız gereken bir şey varsa o durmak, anı keşfetmek.

Tüm bu süreç Korona evde olmamız her şey ama her şey bize biraz dur demek için değil mi?

O zaman bu akşam biraz durmaca oynamak ister misiniz?

Nasıl mı?

Birazdan durmaca oynayacağız deyin çocuklarınıza. Bırakın merak etsinler. Nefesimizi farkedip, müzik dinleyeceğiz deyin. Ve ekleyin tüm bunlar olurken el ele tutuşacağız.

Bu aksam çocuğunuzun elinden tutup, halıya oturun. Dünyanın en sihirli yeri halının üstüdür. Hele de iki sandalye koyup üstüne bir çarşaf gerdiniz mi bir anda muhteşem bir çadıra dönüşür ve çocuklar çadır sever.

El ele tutuştunuz ve halının üstündesiniz, sadece o ana odaklanıp, gözlerinin içine bakın, hiç konuşmayın, inanın sizi anlayacak, nefesinizi bir keşfedin, her nefesle anı daha çok farkedin, avucunuzun içindeki elini, gözlerindeki merakı, yeri, ayaklarınızı, sırtınızı ve kollarınızı hissedin, sizin için hiç durmadan çarpan kalbinizi hissedin, ve teşekkür edin. Sonra hadi simdi gözleri kapatmaca deyin, böylece kapatın gözlerinizi, ailece 5 kisi, belki sadece iki kişi, hatta kendinleysen tut kendi elini ve izin ver; bir an için durmaya, bir an için daha çok hissetmeye, olanın keşfine izin vermeye.

Önce hiç durmadan isleyen zihnine, sonra bedenine sonrada arkandan koşup

duran ruhuna çok iyi gelecek.

Durma oyunu sonunda şimdi gıdıklama zamanı deyip, harika bir kapanış yapabilirsin:)

Bir şeyi daha seninle paylaşmak istiyorum. Odaklanma ve normal aktivite ile her şeyi yapabilme gücüne sahipsin. Sadece kendine sor bakalım gerçekten ama gerçekten ne yapmak istiyorsun? Bunun için nasıl biri olmak istiyorsun. Bunun için önce ne yapmalısın? Bu seçtiğin şeyi canın istemediğinde de yapmaya gönüllü müsün? Senin en zor zamanında anda kalarak, geçmişten öğrenmeni ve geleceği kurgulamanı ne sağlayacak?

Unutma her şey çok karışık ve çok kolay, sen her şeysin ve hiç bir şeysin.

Nasıl yani dediğini duyar gibiyim, şöyle;

Hep dengeye gelmelisin.

Her şey çok karışık göründüğünde, kolay olabileceğini hatırla. Tam tersi de geçerli!

Her şey olduğunu düşündüğünde kibir kuyusuna düşmeden önce hiç bir şey olduğunu hatırla. Tam tersi kendini önemsiz hissettiğinde, kendine acıma kuyusuna düşmeden önce bütün kainatın senin içinde var olduğunu her şey olduğunu hatırla...

Hatırla, dünyanın en güzel melodisi notaların arasındaki boşluklarla mümkün.