Koçlukla ilgili çok fazla bilgi ve haklı olarak kafa karışıklığı var. Tabi ki insan faktörü olan herşeyde olduğu gibi iyisi var iyi olmayanı var.

Tüm samimiyetimle önemi gittikçe anlaşılan koçluğu sizlere tanıtmak istiyorum.

Yıllar önceydi, bir sohbette ne iş yapıyorsun diye sordular. Koçluk yapıyorum dedim. Kadının gözleri kocaman oldu ve hemen heyecanla sordu, 'şahane! yani tavsiyeler mi veriyorsunuz?'. Kadını hiç üzmek istemedim yine de doğruyu söylemem gerekiyordu, tavsiye vermiyorum dedim.

O zaman ne yapması gerektiğini mi söylüyorsunuz dedi? Merakını hissedebiliyordum. Hayır dedim özellikle bunu hiç söylemiyoruz:) O zaman teselli mi ediyorsunuz dedi? Sesi iyice kısılmıştı. Hayır dedim gülümseyerek, teselli de etmiyoruz.

O kadar alışmıştık ki, adımıza karar verilmesine, yol gösterilmesine yada en kötü teselli edilmesine aklımıza başka bir olasılık gelmez olmuştu. Ve haklıydı. Yıllarca biri bana bir şey anlattığında aynısını yaptığımı ilk koçluk eğitimimde anlamış ve hayatımın şaşkınlığını yaşamıştım.

Kadına sizi çok iyi anlıyorum deyip aşağıdaki animi anlattım.

İlk koçluk eğitimimin ilk günüydü ve ben ilk koçluk denememde her şeyi batırdım. O gün bize eğitimde; dinlemekten, soru sormaktan, yargılamamaktan ve varlığı onurlandırmaktan bahsedilmişti ve karşımda (sonradan bana şahane bir dost olacak) Lemi vardı o dönem Oyak Raneultta yöneticiydi. Bana karar veremediği bir sürecini anlattı ve ben bir koç olarak ne yapması gerektiğini söylemeyecek ve ona güçlü sorular soracaktım. Pratikte çok basitti ama yapamadım. Tüm görüşme boyunca tek bir soru bile soramadım. çünkü aklıma sürekli ne yapması gerektiği geliyordu ve gözünün önündeki bu basit ve etkili seçeneği ona söylemek için kıvranıyordum. Deneme bitip eğitim alanında toplandığımizda herkes ne kadar güzel sorular sorduğunu anlatırken ben nasıl yapamadığımı anlattım. Bu hayatımın en önemli anıydı dedim kadına, cunku o an benim, kendi yanilsamamdan ozgurlestigim andi ve ekledim ne yapması gerektiğini söylemiyoruz çünkü işe yaramıyor.

Neden mi?

Bir başkasının fikrinin üzerimizde etkisi 3 gün!!! 3 gün sonra her şey eskiye dönüyor ve biz tüm dünyaya karşı kendimizi savunurken, kendimizle baş başa kaldığımızda yine yapamadım diye kendimize kızıyoruz. Daha kötüsü yapmamaya çalıştıkça yapıyor ve kötü bir sarmalın içine giriyoruz. Ve aslında bunda şahane bir güzellik var. Yol bana ait olmadığında, kendi yolumu bulamadığımda başkasının yolunu zihnim ve benliğim kabul etmiyor. Çünkü kalbimiz ve içten içe tüm benliğimiz bize ait bir yolun olduğunu biliyor.

Bireysel ve Kurumsal koclukta ki 7. yılımda şimdi bana ne iş yapıyorsun dediklerinde ' hatırlatıcıyım' diyorum, kişinin fabrika ayarlarındaki hazinelerinin hatırlatıcısı:)

Bir başka deyişle koç; kişinin yada kurumun olmak istediği yerden varmak istediği yere giderken onun yol arkadaşıdır, kaybolduğu zamanlar hedefini hatırlatır, kafası karıştığında güçlü sorularla odaklar ve eyleme geçebilmesi için yeteneklerini ve güçlü yanlarını keşfetmesini sağlayacak ortamlar yaratır.

Peki bir koç kime koçluk yapabilir?

Bundan 7 yıl önce koçluk eğitimini Adler International'dan (Uluslararası Koçluk Federasyonu ICf Onaylı)alırken ulkemizin sayılı koçlarından olan ve Submarine Koçluk Hizmetleri'nin de kurucu olan Enis Aslan koçluk eğitimin 2. modülü olan 'İş Ortamında Koçluk ' modülünde bizlere astronota dahi koçluk yapabilirsiniz demişti.

O gün çok gülmüştüm. ''Nasıl yani dedim astronota koçluk yapmak için bilmem gereken hiçbir şeyi bilmiyorum!''

Oda bana koçluk bilmekle ilgili değil, inanmakla ilgilidir. Dedi ve ekledi;

''Soruların cevapları da sende değil dedi. Her zaman kişinin kendisindedir. Bazen sadece başka bir bakış açısıyla bakması gerekir'' diye ekledi.

Bunu yapabilmesi için bir koçun inanması gereken en temel ilke; bireysel psikoloji biliminin kurucusu olan ve koçluk ekolümün temsilcisi olan Alfred Adler' e ait olan

''Her insan anlamlı bir yaşam oluşturmaya yetecek eşsiz güce sahiptir'' cümlesidir.

Bu kendinize inandığınızda bile size inanmayan insanlarla karşılaşırken kendinize inanmadığınızda dahi % 100 size inanan birisi demek.

İşte kişi tüm mucizelerini böyle keşfedebiliyor. Kendisine tekrar inanmaya başladığında ve başardıklarını keşfettiklerinde. Tabi önce bize yüklenen başarı tanımını baştan aşağı yeniden yapılandırmak gerekiyor.

Sonra neler mi oluyor?

Kişiler kendilerine dışardan objektif bakabilen bir gözün desteğiyle, olmak istedikleri kişiyi, oldukları kişiyi ve başkalarının algıladıkları kisiyi hizalayabiliyorlar aynı şey kurumlar içinde gecerli ve bu 3 hal birbirine ne kadar yakınsa, o kadar anlamlı ve o kadar mutlu bir hayat yada kurumalar için sürdürülebilir basarilar mümkün oluyor.

Başka neler mi mümkün oluyor hemen söyleyim;

Ben öğrenci koçluklarımda hiç sınavdan ve derslerden bahsetmem ancak o gencin sınav puanı artar. Kendi planını kendi yapar, hangi derse ne zaman ve nasıl çalışacağına karar verir yapar ve kendi isteğiyle bana mesaj atar:)

Veliler ve okul müdürleri bana teşekkür eder. Bende bana teşekkür etmeyin ben hiç sınavdan bahsetmedim derim.

Öğretmenlerle yaptığım çalışmalarda nasıl daha iyi öğretmen olacakları hakkında hiç bir şey söylemem, haddime de değil. Gelip bana öğrencilerini daha çok dinlediklerini, artık bağırmasına gerek kalmadığını ve evde çocuğuyla çok daha keyifli vakit geçirebildiğini anlatır.

Ve yine tüm kredi ve alkış, daha çok kendi olmayı seçen, bunun için emek veren hocama aittir. Çünkü tüm pozitif değişimler ancak kalben istendiğinde mümkün olur.

Anne-Baba farkındalık atölyelerinde kendini yerden yere atan ve öfke patlamalari yaşayan cocuğunun nasıl sakin ve neşeli bir çocuğa dönüştüğünü paylaşan veliler olur. Ve ben bu atölyeler de çocuklardan nerdeyse hiç bahsetmem. Çocuklara şöyle davranmalisiniz hiç demem. Alanım değil.

Satış eğitimlerim de yine benzer şeyler mümkün oluyor. Gerçi burda hem koç hem mentorluk yapiyorum. Çünkü gururla söyleyebilirim ki son 5 yılı yönetici pozisyonunda olmak üzere 10 yilimin her günü satışın içinde geçti. Geçen hafta çok kıymetli bir firmaya yaptığım online tele satış eğitimimden sonra, ekipten biri ilk satışını gerçekleştirirken bir diğeri aynı gün 4 satış yapmış. Özellikle ilk defa satış yapan şahane kadından egitimde almaya çalıştığım ilk cevap bu konuda neyi iyi yapıyorsun sorusunaydı ve 15 dakika iyi hiç bir şey yapamadığını söyledi. Ben ona 16. dakikasında mutlaka iyi yaptığın bir şey var lütfen onu bul dedim. Yani zaten onda olan ve ancak uzun zamandır bakmadığı bir yeri görmesine vesile oldum sadece. Çünkü eğer neyi iyi yaptığını bilirse kişi , altında üzerinde duracağı bir zemini var demektir. Ve artık üstüne istediği sarayı inşaa edebilir.

Yönetim Biliminin yaşayan otoritesi Fredmud Malik geçen yıl Hamburg'da verdiği 2900 Euroluk bir eğitimde ki eğitime katilanlar arasında BMW, Audi,Mercedes ve Siemens'in Ceo'lari var, eğitim başlarken biri el kaldırıp söz istiyor ve diyor ki 'iş hayatında yada özel hayatta başarılı olmanın sırrı nedir diyor.

O da bunu anlatmak için bir buçuk saatim var ama seni kirmiycam ve 3 madde de toplayacağım diyor. Ve ilk maddeyi söylemeden herkes kalemi kağıdı almış not almaya hazırlanıyor. İlk maddesi Satis diyor, herkes şok kimse bunu beklemiyor hatta biri kalkıp diyor ki ben İk mudruyum satis yapmıyorum diyor, Fredmud Malik diyorki 2000 kişinin karşısında firmadan bahsettigin anda satış yapmaya basladin diyor ve ekliyor insan doğduğu andan olduğu ana kadar satış yapar. Sonra 2. Beceri 'Yönetim Becerisi' diyor, yine biri kalkıp diyor ki benim ekibim yok ben tek kişilik bir firmayim. Diğeri diyor ki ben firmadaki en alt pozisyondayim herkes beni yonetiyor diyor. O da diyor ki sen kendini yönet dünyayı yönetecek gücü zaten bulursun diyor ve ekliyor bunu başardığında haber ve ben sana söz veriyorum arkana 1000 kişilik ekip kuracağım! Son olarak 3. olarak diyor ki ne yapın ne edin bir koç bulun diyor.

Ben demiyorum Fredmud Malik diyor;)

Sevgiyle ve aşkla Hilal Çatak