Bu hafta Pazartesi yazıp 'Pandoranın Kutusunu' açalım demiştik bizden erken davrananlar oldu. Kısmet bugüneymiş. Ne çıkarsa kutudan bahtınıza.

Göreve gelir gelmez Nazilli'de Haluk Alıcık zamanında 'Nazilli'deki gazetecilere aktarılan paraları kestik bu talana dur dedik kul hakkına sahip çıkıyoruz' dedin. İki sakallı hemen sana cephe aldılar. Allah ne verdiyse yazmaya başladılar. Hatta daha ileri giderek kişisel sosyal medya hesaplarından tehditler savurdular! Sonrasında otogar üzerinden senin göreve gelmende etken olan kumpas haberinin kahramanı olan kadının otogara güvenlik sorumlusu olarak ise başlatıldığı haberini de o sakallılardan biri yaptı. Sonra kalkıp belediye hesabından bir basın açıklaması yaparak bu kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu söylediniz. Kaç ay geçti bu suç duyurusu ile ilgili resmi başvurunuzu göremedik. Ne oldu o savcılığa başvuru işi?

Hatta bu sakallı tayfasından biri klavye başında aslan kesilip bana sin kaflı sözler ile ayar vermeye kalktı. İş yasal yollara gidince nasıl süt dökmüş kediye döndüğünü burada anlatmayayım.

Sonrasında ne görelim. Bay başkana sallayan o sakallılardan birinin altına basın toplantısında sandalye çekip benim hiçbir sorunum yok profili çizmedin mi? Şimdi de düzenli reklam vermeye başlamışsın. İnsan azıcık tutarlı olurda... Neyse.

Gelelim Nazilli İyi Parti'de yaşanan bazı ufak tefek yaşananlara. Pandoranın Kutusunu açalım dedik. Az biraz araladılar kapağı tam açalım da yaşananlar hakkında fikrimiz olsun. İyi Parti'nin Nazilli ilçe başkanı olan D.K seçimlerden sonra belediyeye gidip bazı isteklerde bulunmaya, yapılmayınca da 'asıp kesmeye', burada 'kral' benim demeye başlamış. Başlamış başlamasına da hiçbir dediği yapılmamış. Sonra tut sen Belediye Başkanını genel merkeze şikayet et. Benim dediklerim yapılmıyor diye.

Bak kardeşim. Siyasette ya karizma sahibi olacaksın ya da iki abla! Tabi bizim bay başkanın Ankara'daki ablası olanları duymuş. Sonra da D.K nın 'kellesi gitmiş! Bakmayın siz istişare yaptık falan dediklerine. Yeni ilçe başkanı bulalım diye çalmadık kapı bırakılmamış deyim yerindeyse. Sonra kimse yanaşmayınca 'istişareler sonunda' Cihat Öztürk zoraki de olsa kabul etmiş! Gerçi bay başkan partinin iç işlerine karışmazmış! CHP ilçe başkanı için partisinin ilçe örgütünden destek istemek parti işlerine karışmak sayılmazsa tabi!

D.K kardeşime son olarak şunu yazayım. İl başkanı da olursun, milletvekili de olursun hatta biraz büyü Cumhurbaşkanı bile olursun! Fakat ablalara dikkat edeceksin. Vefa İstanbul'da bir semtin adı. Sizin partide onu bile bilen yok. Değil Ahde Vefa'yı bilecekler!

Sevgili bay başkan. Sen doğmadan da ben bu kentte vardım. Dostlarımda var olmayanlar da. Dostlarımla yemek yerim eğlenirim fotoğraf çekilirim. Benimle aynı karede olan dostlarımı kardeşlerimi kapıda beslenenler tehdit etmemeliler, edemezler. Hedefe giden her yolda 'Makyevelist' olanlara tarihten küçük bir anekdot.

İskender, hiçbir kusuru konusunda onu uyarmayan bir vezirine 'Sana ihtiyacım yok.' dedi. Vezir: 'Neden hükümdarım?' İskender: 'Çünkü ben bir beşerim. Sen bu kadar süre zarfında benim tek bir hatama bile rastlamadıysan cahilsin, örtbas ettiysen o zaman da hainsin demektir.'

Kalın sağlıcakla.