Yıllar süren yalnızlıkları sona ermişti. Aradan belki otuz belki kırk yıl geçmişti ama 'Onlar' bunun farkında değillerdi. Arka yüzeyleriyle yaslandıkları bilinmez beyaz çukurlardan buz misali bir soğuk içlerine işlerken, keskin gün ışığı dış dünyaya bakan yüzlerinde neredeyse tam bir körlük hissi yaratıyordu. Her yer bembeyazdı.


Münevver Hanım'ın yasemin kokulu parfümü neredeydi?
İğne deliklerinden sıkı sıkıya bağlandıkları duman rengi yumuşak kaşe manto?
Münevver Hanım'ın girdiği her mekanı çınlatan şen şakrak kahkahası?
Dışarıda, hareketsiz, bu kadar soğukta… Hiç kalmamışlardı…


Gün ışığına alıştıkça, önlerindeki sabit ve bulanık görüntü yavaş yavaş netlik kazanmaya başladı. Eski bir apartman dairesinin arka balkonundaydılar. Beyaz ve soğuk sessizlik, henüz yüzünü göremedikleri küçük kızın çizmelerinin altında hışırdayarak sıkışan kar sesi ile ara ara kesintiye uğruyordu.

-Şunu da burnuna koyalım, diyerek aynı anda bir çıra parçasını sapladı yumuk el, tam bulundukları iki çukurun orta ve alt kısmına. İşte o anda kesiştiler yakın mesafeden bir anlığına, çocuğun yeşil kahve hareli göz bebekleriyle.
Evet, evet. Münevver Hanım'ın göz bebekleriydi bunlar. Neredeyse aynısı… Yalnız kirpikler daha bir uzundu sanki. Kaşlar daha bir ince, kumrala çalan saçlar…

- Al bakalım, bunu da boynuna sar istersen, üşümesin arkadaşın… Anne kılıklı kadın balkon kapısının eşiğindeydi ve kırmızı ekose bir atkıyı küçük kıza doğru uzatıyordu.


- Giysilerin ıslanmasın, dikkat et, diye tembihlerken aynı anda kızının yaptığı kardan adamı kendi çocukluk coşkularını yaşarcasına neşeyle inceliyordu. İşte o anda O'nun da yeşil kahve hareli göz bebekleri ile kesiştiler bir anlığına…


Evet, evet. Münevver Hanım'ın göz bebekleriydi bunlar. Neredeyse aynısı…
.
.
.
.
Anne, anne! Çabuk gel!
Çocuk yeni uyanmıştı. Karlar iyice erimek üzereydi. Günlerdir giydirdiği kuşattığı, annesinden iki koca düğme alarak göz yaptığı, kimi zaman kafasına yünlerden saç takmaya çalıştığı, kimi zaman kolunun altına süpürge niyetine bir sopa tutuşturduğu arkadaşı aksesuarları ile birlikte balkon zeminine yapışmış, akıp gidiyordu…

Küçük kız çiçekli pijamalarıyla sıcak odanın penceresinden arka balkonu hüzünlü gözlerle seyrederken, anne balkona çıktı ve ıslanmış ekose atkıyı yerden aldı. Yeşil kahve hareli göz bebekleri bir kez daha kesişti rahmetli annesinin duman rengi yumuşak kaşe mantosunun antika düğmeleriyle. Şefkatle avucuna aldı onları yeniden düğme kutusuna hapsetmek üzere ve içeri girdi.