28 Yıl önce hayata veda ederek aramızdan ayrılan Turgut ÖZAL ile bazı anılarım var. Kendisini rahmetle anarken bu hatıralarımdan önemli gördüğüm ve vefatından takriben bir buçuk ay kadar önce yaşadığım bir hatıramı siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.


İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem DEMİRTAŞ ve Yönetim Kurulu tarafından organize edilen, İzmir Hilton Otelinde gerçekleştirilen bir toplantıya Aydın Ticaret Odası Başkanı olarak davet edilmiştim. Yanıma üç - dört arkadaşı da alarak Rahmetli Özal'ın, galiba 'Değişim ve Dönüşüm' adı verilen 'konferansına' gitmiştim. Yanımdaki arkadaşlardan biri de benden sonra üç dönem Aydın MV olan Mehmet Erdem beydi. Rahmetli Özal takriben iki saate yakın konuştu. Konuşmasını, 'Değişim' üzerine bina ettiği gibi, sanki dinleyenlere ve Türkiye'ye Cumhurbaşkanlığından ayrılacağını ve siyasete tekrar döneceğini ima eder gibiydi.


Konferanstan sonra Özal odasına çıktı. İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş,ın öncülüğünde ben ve 6-7 Oda Başkanı arkadaşımız ile Rahmetli Özal'ın odasına çıktık. Karşısına geçerek kendimizi tanıttık. Ben şahsen daha önce Özal ile birkaç kez bir arada olmuştum. Bunlardan bir tanesi, Cumhurbaşkanı olduktan sonra, Karacasu, Geyre'de ki Afrodisias harabelerine gelmişti. Orada 7-8 kişi ile beraber, Sayın Özal ile açık havada oturduk ve bir saatten fazla sohbet etmiş, kendisini de dinlemiştik.


Tekrar İzmir'e dönecek olursak, odasında kendimizi tanıttıktan sonra, ortalarda olarak karısında durduğum şahsıma dönerek 'Aydın'da ne var ne yok' diye bir soru yöneltti.


Ben önce bugünkü konuşmanıza çok az da olsa benzer bir konuşmanızı, 31.12.1992 günü akşamı Ankara'da Bulvar Palas otelinde, 'Gönüllü Kültür Teşekkülleri' yemeğinin akabinde sizden dinlemiştik dediğimde, çok zeki bir insan olarak da tanıdığım Özal, 'Yok, o konuşma dış Politika ağırlıklıydı' diye cevaplamıştı. Bu cevaptan sonra, ben de üç dört dakikaya sığacak şekilde ve çeşitli yönleri ile Aydın'ı anlatınca, 'Bunları Hükümete iletmek lazım' diyerek cevapladı. Bunun üzerine ben de kendisine zaman zaman ilettiğimizi ve çeşitli platformlarda da dile getirdiğimizi ifade ettikten sonra odasından ayrıldık.


Sonraları başkasına değil de bana soru sormasını ve Aydın'ı seçmesini araştırdım ve öğrendim.
Akşam yemek vardı ve soru cevap şeklinde gündüz toplantısının devamı yapılacaktı. Yemeğin akabinde iki tane soru hazırladım ve masadaki arkadaşlara bu soruları soralım mı diye gösterdim. Hilton'un masaları dokuz kişilik ve yuvarlaktı. Herkes okudu ve oy birliği ile soruyu gönderelim ve soralım kararı çıktı.

Sorularımız şunlardı ;

1. Çevremizde, Ortadoğu'da, Mısır, Kuzey Afrika ve diğer bazı bölgelerde bizimle aynı İnancı yaşayanların bulunduğu ama kendilerine has örf, adet ve geleneklerinin yanında, yaşam şartlarına göre Hukuk Sistemlerini uyguladıkları bu ülkelerde önümüzdeki yüzyılda, Sosyal, Siyasal, Ekonomik ve yine kendi Hukuk sistemlerine uygun demokratik bir değişim olabilir mi?


2. Bölge bölge %8 ila %18 aralığında değişen kalkınmayı yakalamış ve çok hızlı bir şekilde gelişmekte olan Çin, önümüzdeki yüzyılda, Siyasi, İdari, Hukuki ve Ekonomik olarak demokratik bir değişim geçirebilir mi?


Rahmetli Özal, bu iki soru üzerinde 8-10 dakika civarında konuştu. Sorumlu bir makamın sahibi olarak, Ortadoğu, Arap ve bilhassa Kuzey Afrika ülkeleri ile alakalı dikkatli konuşmaya özen gösterdiği de belli oluyordu.


Çin ile ilgili konuşurken akılda da kalacak olan şu net cümleyi de söylemeyi ihmal etmedi.
'Görüştüğümüz üst düzey Çin'li yetkililer, Sovyetler Birliğinin düştüğü hataya düşmeyeceklerini, öncelikle ekonomide serbestliği yerleştireceklerini,daha sonra diğer konuları düşüneceklerini' ifade ediyorlar diye cevaplamıştı.


Rahmetli Özal, inançlı bir kişi olduğu gibi, memleketini çok seven, Çalışkan, işini çok iyi yapan, pratik zekalı, ufku çok geniş, gelecek tasarımları olan, Devlet Planlama Teşkilatının kurucuları arasında olmasından kaynaklanan planlı ve disiplinli bir kişiliğin sahibi devlet adamıydı. Ayrıca ülkesini ve dünyayı yakından tanıyan, TC Devletini ve yapısını çok iyi bilen, vatandaşlarına güven duyan, özel sektör firmalarında en üst düzey görevler yapmış, (Bir nevi CEO) yurt dışında önemli görevler üstlenmiş, Başbakanlık ve DPT Müşteşarlığı yaptığı gibi, elli yaşından sonra girdiği aktif siyasette kendini ispatlayarak çok iyi bir 'lider' olduğunu da göstermiştir.


Kurduğu Parti'yi altı ay içersinde İktidar yapmış ve dönemine de halkımız 'Özal Dönemi' ismini vermiştir.


Kendisine ait iki üç sözle yazımızı sonlandıralım.
1982 senesinde Başbakan Yardımcısı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı görevinden istifa ettiğinde söylediği şu söz pek unutulmaz.


'Bir daha ikinci adam olmayacağım.' ve olmadı da.


Yine önemli inançlarından biri olduğu gibi sık sık tekrarladığı cümle de şu şekildeydi;


'21.Yüzyıl Türkiye'nin ve Türklerin Yüzyılı olacaktır.' Türkiye yirmi yıldan beri bu hedefe doğru hızla ilerlemeye çalıştığını da görüyoruz. Ama dışarıdan bu hedefe ulaşmamızı engellemek için var güçleri ile çalışan ülkeleri de hep beraber gördüğümüz gibi, içeriden de destek verenlerin olduğu aşikar bir şekilde de herkes tarafından da görüldüğünü düşünüyorum. Burada döneminde söylediği şu sözü de hatırlamalıyız.

'TÜRKİYE hala kalkınamamışsa, bunun en büyük sebebi, Batı'nın içimizden çok kolay adam satın alabilmesidir'


Son zamanlarında zaman zaman ve sık sık söylediği bir diğer söz ve dua;


'Allah'tan tek dileğim ani bir ölümdür; acı çekmek, yatıp kalmak istemiyorum'


Bundan 28 yıl önce Allah'tan istediği gibi ve aynı zamanda 'ani olarak' aramızdan ayrılarak Rahmet-i Rahman'a kavuştu. Ölümünde süikast ve zehirlenme gibi şaibelerin olmasının yanında, görevi başında da vefat etmesi sebebiyle Cenab-ı Hakk'tan kendisine 'Şehid' muamelesi yapması için dua ediyoruz.

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

Selam ve dua ile.