Tarih boyunca güçlü kadınlar hep var olmuştur hep var olacaktır. Onlar anaçtır, özgüvenlidirler, pes etmezler, yenilikçidirler, başkalarına bağımlı yaşamazlar, her koşulda mutlu olmayı bilirler, cesurdurlar, güçlüdürler, liderlerdir... Onlar Anadolu'da yaşamış dünyanın ilk feministleri sayılacak kadın savaşçılarıdır.
İlk olarak amazon kelimesinin ne anlama geldiğinden bahsedeceğim. Bu konu ile ilgili birkaç kavram yer almaktadır. Kimi kaynaklar; amazonların oklarını daha iyi çekebilmeleri için daha çocuk yaşlarda memelerini kestiklerini ve bundan dolayı kendilerine 'memesiz' anlamına gelen amazon adını verdiklerinden bahsederken (fakat bu durumu amazonlar ile ilgili yapılan sanatsal değeri bulunan hiçbir resim veya heykellerde görememekteyiz genelde göğüsleri ile betimlenmişlerdir) başka kaynaklarda ise; amazonun 'A' sı şiddet ve kuvvet anlamına gelir 'Mazon' da meme demektir yani; memesiz değil, erkek gibi savaştıkları için amazonlardan güçlü kuvvetli, göğüslü, memeli olarak bahsedilir.
Amazonlar; Orta Asya'da doğan ve Türklerin atalarından olduğu düşünülen bu savaşçı halk; Güney Rusya'ya, Kafkaslara ve Karadeniz Bölgesi'ne gelmişlerdir. Yaklaşık dört bin yıl önce Helenistik ve Roma döneminde Pontus adı ile bilinen Karadeniz Bölgesi'nde Samsun'un Terme Çayı kıyısında kurmuş oldukları Terme Kenti'nde yaşamışlardır. Bunun yanı sıra amazonların kurduğu kentler arasında Selçuk Efes Antik Kenti ve İzmir'in yer aldığı da söylenmektedir. Dilerseniz günümüzde amazonların anısına kurulmuş Samsun'da yer alan amazonların yaşam şekillerinin canlandırıldığı Amazon Köyü'nü ziyaret edebilirsiniz. Konumuza dönecek olursak bu yürek yemiş kadın savaşçılarımız elbette anaerkil bir toplumda yaşıyorlardı bundan dolayı bereketi ve doğurganlığı simgeleyen hani hepimizin mutlaka görmüş olabileceğini varsaydığım büyük göğüsleri olan Ana Tanrıça Kibele'ye tapınırlardı. Daha sonraları ise yunan mitolojisinde yine bereketi ve doğurganlığı simgeleyen Ana Tanrıça Artemis olarak yer değiştirmiştir.
Amazonlar; yılda bir defa üremek amaçlı fiziki yapısı güçlü erkeklerle bir araya gelirlerdi. Efsaneye göre; bir erkekle birlikte olabilmesi için en az 3 erkek öldürmüş olması gerekirdi ve fiziki yapısı güçlü olmayan bir amazonun üremeye hakkı yoktu. Doğan çocuk erkek ise babasına bırakılır ya da öldürülürdü (farklı söylentiler mevcuttur) Kız ise aralarına alınır güçlü bir savaşçı olarak yetiştirilirdi. Amazonların bir kraliçeleri vardı ve diğer savaşçılar gibi eşit haklara sahipti. Amazonların bilinen ilk kraliçesinin adı Hippolyta'dır. Elbette ondan başka efsaneleri ile tanınan amazon kadınları da vardır. Amazonlarla ilgili bilinen en güzel efsanelerden birini anlatayım size; Penthesilea Amazon Kraliçesi Hippolyta'nın kız kardeşidir. Penthesilea Hippolyta'yı geyik avlarken, bir hata sonucu mızrakla öldürmüştür. Bu talihsiz kaza Penthesilea'ya çok fazla acı çektirmiş ve tek isteği ölmek olmuştur. Bu kaza Penthesilea'yı kahreder ancak ve ancak bir savaşçı bir amazon olarak bunu onurlu bir şekilde, savaşta yapmalıdır. Bu yüzden Truva Savaşı'na girmeyi kabul eder, Truva'nın savunma saflarında savaşır.
Penthesilea, Hector'un ölümü ve cenazesi ardından yeniden başlayacak savaştan önceki gece Truva'ya varır. Truva'ya iki nedenden ötürü gelmiştir; birincisi, insanlara halkının, amazonların harika savaşçılar olduğunu ve savaşın zorluklarının üstesinden gelebileceklerini göstermek için, ikinci olaraksa; kız kardeşi Hippolyta'yı avlanırken kazara öldürmesinden ötürü tanrıları yatıştırmak içindir. on iki yoldaşıyla savaşa gelmiştir ve Truvalılar'a Achilles'i öldüreceğine söz vermiştir. Achilles ile savaşırlar fakat sonunda Achilles, göğüslüğüne bir darbeyle Penthesilea'yı devirir ve onu öldürür. Achilles, Penthesilea'nın miğferini aldığında Penthesilea'nın güzelliğini görmüştür ve onunla evlenebileceğini düşünerek, onu öldürdüğü için pişmanlık ve üzüntüyle dolmuştur. Sonu pek te iyi bitmeyen bir efsane olsa da anlatılmaya değerdir.
Sizce Sizin de hayatınız da bir amazon var mıdır? Amazonlar gibi yürekleriniz olması dileğiyle…
Elbette bazı gelenekleri haricinde:)
