GENEL

ÖLENİN KIYAMETİ KOPARKEN, CENAZE EVİNDE PİDE, PİLAV, HELVA!

Son yıllarda cenaze evlerinde eskilerin pek alışık olmadığı, adet veya geleneklerde bulunmayan bir uygulama çok sık tartışılmaya başlandı. Ölen kişinin arkasından yapılan ve dinimizde yeri olmadığı ifade edilen defin sonrası mevlid okunurken dağıtılan pide, pilav ve helva tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Ölen bir kişinin cenazesi arkasından yapılanlar öyle bir hale gelmiş durumda ki, pide, pilav ve helvanın yanında son günlerde kokulu taş tespih mıknatıslı magnet dağıtıldığı bilgileri gelmeye başlayınca Efeler Haber olarak cenaze evinde defin sonrası pide, helva ve pilav dağıtılması ile ilgili olarak bunun dinen ne anlama geldiğini ve yerinin olup olamadığını Aydın İl Müftülüğü'ne sorduk.

İşte aldığımız cevaplar;

Diyanet İşleri Başkanlığı, ölenlerin ardından yakınlarının sıkça uyguladığı 7, 40 ve 52 duasının ve özel merasim yapmanın, dini bir dayanağı olmadığını açıkladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Yüksek Kurulu hurafeler bölümüne gelen, 'Vefat edenler için 7, 40 ve 52'nci gün duası var mıdır, dini dayanağı nedir? ' sorusuna verilen yanıtta, ölenin ardından böylesi özel günler düzenlemenin ve dini merasim yapmanın hiç bir dini dayanağı olmadığına dikkat çekildi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın internet sitesinde de yer alan açıklamada, bu soruya şu karşılık verildi:

'Bir kimsenin ölümünün 7, 40 ve 52'nci günü şeklinde zamanlar tayin edip bu zamanlardan özel merasim yapma şeklindeki uygulamaların hiçbir din dayanağı yoktur. Ölen bir Müslümanın usulüne göre yıkanıp kefenlenmesi ve cenaze namazının kılınarak defnedilmesi farzdır. Bunun dışında yapılması zorunlu olan bir şey yoktur. Ancak, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere hayır yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua da edilebilir. Hz. Aişe'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e bir adam: 'Annem ansızın öldü. Öyle sanıyorum ki şayet konuşabilseydi, sadaka verilmesini vasiyet ederdi. Şimdi ben, onun adına sadaka versem, sevabı ona ulaşır mı?' diye sordu. Peygamberimiz de (s.a.s.): 'Evet, ulaşır. Onun namına sadaka ver.' buyurdu.'

Cenaze sahiplerinin, merasime katılanlara yemek vb. ikramlarda bulunması uygun mudur?

Bir yakınını kaybetmenin üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin, taziye için gelen misafirlere yemek hazırlayıp sunması ilave bir telaş ve sıkıntıya sebep olacağından mekruh görülmüştür (İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtar, III, 148). Bunun yerine komşular veya yakınlarının, cenaze sahiplerine ve gelen misafirlere ikramda bulunmaları sünnettir (Tirmizî, Cenaiz, 21).
Bunun yanında cenaze sahiplerinin mezarlıkta veya evde helva, ekmek gibi şeyler dağıtmalarının dinî bir dayanağı yoktur. Dinî bir gereklilik olarak görmeden yapılmasında bir sakınca olmayacağı söylenebilirse de bu tür uygulamaların kısa süre sonra cenazeyle ilgili bir dinî hüküm olarak algılanması tehlikesi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ikramlar dinî bir zorunluluk olarak yapılırsa, bid'at ve hurafe sayılır.

Ölünün ardından yapılan yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gecesi gibi uygulamaların dinî dayanağı var mıdır?

Ölen bir müslümanın usûlüne göre yıkanıp kefenlenmesi ve cenaze namazının kılınarak defnedilmesi farzdır (Kasanî, Bedaî', I, 300, 306, 318). Bunun dışında yapılması gereken yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gün merasimi veya duası gibi zaman ve şekle bağlanmış bir görev yoktur. Bunların hiçbir dinî dayanağı da bulunmamaktadır. Bu itibarla söz konusu günlerde ölüye yönelik merasimler düzenlenmesi bid'attır; 'Her bid'at da dalalettir' (Müslim, Cumua, 43; Ebû Davûd, Sünnet, 6). Ancak, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere her zaman hayır-hasenat yapılabileceği gibi çeşitli vesilelerle dua da edilebilir (Bkz. Buharî, Vesaya, 19; Müslim, Zekat, 51).