Bir git 2020 diyenler kaç kişiyiz?


Evet çok, üzüldük, evet keşke hiç böyle olmasaydı keşke bambaşka bir 2020 olsaydı.
Yine de git demekle oluyor mu? Bu çok kötü dediğimiz her şeyin daha kötüsüyle sınanmadık mı?
Ellerimizle biz yaptık 2020'yi. Telaşlarımızla yaptık. Kazanma hırsımızla yaptık. Görmezden gelmerimizle ilmek ilmek dokuduk.


Hastalık gibi bakıyoruz 2020'ye gitsede kurtulsak diyoruz.
Niye geldiğini, nasıl getirdiğimizi bilmeden gitmesini istediğimiz baş ağrısı, karın ağrısı gibi önce yüksek tansiyon sonra şeker hastası yapmasın bizi.


Dönüşmek için kabul etmek ve buyur etmek gerekir, hele bir anlatsın derdini, bize getirdiği iyileşmeyi. Sonra istesek de kalmaz zaten. Yoksa 2020 gider ve 2021 de 2020'yi çok ararız.
Görmek ve farketmek için herşey, güzele, güvene ve sonsuz olasılığa dönelim diye herşey.

Korkudan çıkmak, dönüştürmek bizim elimizde.

Korkunca ne mi yapıyoruz, siyanürden daha tehlikeli kimyasallara dadanıyoruz mesela. Çünkü korkuda kaldıkça gerçeğe bir perde çekiyoruz. Günde en az 3 bardak neskafe içenler parmak kaldırsın. Siyanür olsa içince ölenlerden içmemek gerektiğini anlarız, çünkü yavaş yavaş sentetik bir kahve ve daha da sentetik süt tozuna, verdiği anlık hazzı için tüm düşünebilme sisteminden ve bağışıklıktan vazgeçiyoruz. Azıcık sirke ve limonla temizleyip mis gibi yapacağımız eve tonlarca suyla yıkasan çıkmayacak yoğunlukta ölüm ajanı gibi çalışan çamaşır sularını sokuyor sonunda oh miss gibi oldu derken, vücudumuza görmeyi tercih etmediğimiz şekillerde çığlıklar attırıyor, temizleniyorum zannederken kirlenip hastalanıyoruz.

Oğlumun okulunda gündüz bahçeye çıkmasını isteyen çok az sayıda veliden biri benim. Topraktan, ilerde tonlarca para versekte satın alamayacağımız havadan, oksijenden, her şeyi iyileştiren ve dönüştüren doğadan bile korkuyoruz. Sokağa çıktığı için hastalandı zannediyor, önlem aldıkça daha çok hastalandırıyoruz çocukları.

Her ölüm erkendir. İnsanın idrakı ölümü tam olarak kavrayamaz, yaşamak için, yaşarken cenneti var etmek içinken hayat.

Covid'den 1.815.000 kişi öldü 1 yılda.

Ve yine son 1 yılda açlıktan 9.000.000 kişi öldü. Aslında her yıl ölüyor.

Keşke açlıktan öldüğünde bir çocuk, kapatsak bir mahalleyi ve utansak bir ay, bakamasak yüzümüze bir birimizin. Yada bir çocuğa tecavüz edildiğinde o şehirde sular akmasa, elektrik verilmese, sokağa çıkamasak, ölsek kahrımızdan, taş yağsa tepemize! Bir kadın öldürüldüğünde, bir erkeğe gülme denildiğinde kopsa bir taş inse göğsümüze nefes alamasak ve izi kalsa halimizde. Bir kedinin elleri kesildiğinde de bu kadar hassas olsak, çıkamasak çarşıya pazara, utanabilsek belki güzelleşir gireriz 2021'e.

Ve biz acıyı seviyorduk, çözüm bulmaktan ve onu aramaktan daha çok.

Ve bütün kalbimizle biliyoruz ki daha iyisi ancak; var olanla iyisini yapınca geliyor.
Önce var olanla en iyisini yap ve sonra daha fazlasını iste diyor hayat.


Lakin, geçmişin üzüntülerinde kalmak çok tatlı bir acıdır, şahane bir şekilde bizi bugünden ve bugün farklı yapman gerekenlerden uzak tutar.

En çok da kişiyi kendinden uzak tutar.

Çünkü en zoru kişinin kendisine odaklanmasidir. Orada, geçmişte, kendimize acır yada çok kızarız ve orada kalmak çok tatlı bir acıdır.


Orada hep senden başka bir sorumlu vardır. Nasıl tatlıdır tüm sorumluluğu başkasına atarak üzülmek. Bal gibi.

Oysa bugün dün pişman olduğun o şeyin versiyonları yaptırır sana o tatlı acı. Geçmişe bakmaktan tabi bugünü görmek, yaşarsak 10 yıl sonra.

Çöl develeri gibiyiz, kanatan dikenleri yiyip ağızları kanadıkça daha çok yiyen.

Çıkar artık ağzındaki dikeni. Yapabilirsin.
Kim o diye bakıyorsun sağa sola. Aynaya bak güzel insan hepimizin ağzında dikenler var, kimimizde çok kimimizde az.

Ve sen biliyorsun sende kadar çok.

Bugünden ve kendi etkinden seni uzaklaştıran, seni kendinden uzaklaştıran bütün dikenleri çıkarmaya niyet et.

Niyetin duaya, duan eyleme, eylemlerin özüne şifa olsun.

Biliyorsun ki ağzından çıkartmadığın dikenlerin sonucunu sadece sen çekiyorsun!

Ve sen herşeysin. Umut olarak gönderildin. Eşsiz yetenek ve yetkinliklerle bezendin.

Sakin olan insan sakinliğini bilmezse, panik olurken bulur kendini.

Yetenekli insan yeteneğini bilmezse, vazgeçerken bulur kendini...

Aynı şey mükemmeliğimiz için de geçerlidir.
Ne kadar mükemmel olduğumuzu bilmediğimizde eksik ve hata ararken buluyoruz kendimizi.

Bu yüzden güce ulaşmak için açarken kollarımızı, bedeninizden ve ruhumuzdan kopuyor zihnimizde yaşıyoruz kainatı.

Kalp mükemmelini bilir ve sesini duyurmak için ağrı olur acı olur gösterir kendini. Dünyanın kalbi 2020 de birikmiş acısını gösterdi.

Kalbini duy güzel insan.
Bedenini hisset.
Etkini fark et.
Bütün bunları senin için kimse yapamaz, çünkü o gerçek içinde ki güce sadece sen vakıfsın.

Hepsi ve daha fazlası için özüne uyanman yeter.

Ne yaparsan ne olacağını biliyorsun, bildiğini bende biliyorum. Sadece kendi yolunda sana özgü ve hiç kimseye benzemeyen bir şekilde nereden başlayacağını bilmiyor olabilirsin. Nereden başlayacaksın? Ve o yolda nasıl kalacaksın ? Tüm bunların cevabı bende degil, doğruyu söylemek gerekirse hiç kimse de değil. Sana ait bir şeyin cevabı başkasında olamaz. Yine de her şeyden ve herkesten ilham alabilir ve özüne uyanmaya niyet edebilirsin.

Bırak elalemi. Bugünün en büyük putu 'el alem ne der' putu. Sen Allah'a döndüğünde kul hakkını soracak ve bil bakalım ilk önce hangi kul'un hakkını verip vermediğini soracak?

Allah'a güven, O'na dön. Ona güvenmek, hayata ve yaratılışa güvenmektir!

Yaratılışa güvenmekse hayat, önce kendine güven, bırak elalemi kendine dön.

Yeni yıl; yeni bir sen için, özüne uyanman için olsun.

Sana ve sevdiklerine, anlayış, farkediş ve dönüşüm olsun.

Sonra huzur, bolluk bereket, sağlık ve aşk'a yol olsun.

Sevgilerimle,

Hilal Çatak

Profesyonel Koç/ICF