Hukuk Devleti, Polis Devleti, Kant ve Türkiye

Kemal Gözler hukuk devletini kısaca 'hukuka bağlı devlet' olarak tanımlamaktadır. Tabi ki pek çok yazar pek çok farklı tanım yapıyor ancak en kısa olan üzerinden gitmeyi bir avantaj olarak kabul ediyorum.

Tarihi süreçte, hukuk devleti, polis devletinin zıddı olarak ortaya konulmuştur. Günümüzde demokratik devlet ilkesi ile anılan hukuk devleti ilkesi, Almanya kökenli bir deyimdir. Hukuk devleti ilkesi, polis devlete karşı olarak ortaya çıkmış olduğuna göre öncelikle polis devletini kavramakta fayda var. Toplumda refah ve güvenliği sağlama amacına yönelik olarak her türlü önlemi almakta kendisini yetkili gören, bu amaç çerçevesinde kişilere yükümlülük yükleyebilen, bireylerin hak ve özgürlüklerinin kısıtlayabilen, bu faaliyeti yerine getirirken hukuk kurallarıyla bağlı olmayan devlet anlayışına polis devleti denilmektedir. Polis devletinin, işlem ve eylemleri nedeniyle hesap vermesi, sorgulanması ve dava edilmesi söz konusu değildir. Polis devletinden hukuk devletine geçtiğimizde hukuk devleti kavramının temellendirilmesinde Alman ekolünde Immanuel Kant, İngiliz ekolünde ise John Locke ve Thomas Hobbes ile karşılaşırız.

Kant, Alman ekolünde hukuk devleti kavramının temelini oluşturan kişi olarak kabul edilmektedir. Kant'a göre akıl, bireyin kendisinin oluşturduğu ahlak ve normlarla hükmeder. Bireyin iradesi, aklın keşfettiği ahlak normlarıyla şekillenir ve böylece hem hükmedilmiş olur hem de davranışlar evrensel bir niteliğe bürünmüş olur. Yani Kant'a göre örneğin, öldürmek ve hırsızlık yapmak kötüdür ve şayet bu durum bütün evrende kabul görürse, geçerli olacaktır. Bireyin aklı hem devletin hem de hukukun temelidir. Kısacası hukuk devleti anlayışının temelini Immanuel Kant oluşturmaktadır. Modern çağa hakim olduğu öne sürülen Kantçılığa yapılan eleştiriler ise başlı başına değerlendirilebilecek bir konu. Biz ise şimdi Türkiye'ye dönelim.

Türkiye'de hukuk devletini geliştirme çabalarının kökeni tanzimata kadar uzanır. Kavramın hukukumuza girişi ise 1961 anayasası ile olmuştur. Anayasa Mahkemesi'nin, 1961 Anayasasından günümüze kadar hukuk devleti ilkesine büyük bir önem verdiği görülmektedir. Anayasa Mahkemesi birçok kararda hukuk devletini şu şekilde tanımlamaktadır:

'Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlarından kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir'

Neden Kavramlardan Başlamalı?

Hukukun değişimi ve kanun koyucuların baktığı yönün farklılaşması dile yansır. Şüphesiz bir toplumun dili ile siyasi iktidarın ürettiği kanunların dili arasında bir alışveriş var. Birincisinin ikincisini etkilediğine itiraz edenin çıkacağını sanmam ancak ikincisinin birincisini etkilediğine kimilerini inandırmakta güçlük çekebiliriz.

Türkiye, Batıya yüzünü çevirip hukuk sistemini değiştirdikten sonra Türk Entelijansıyası pek çok kavramla yeni veya daha sık karşılaşır oldu. Hukuk devleti ve polis devleti kavramlarını da bunlar arasında saymalıyız.

Tartışmanın sağlıklı zeminde sürdürülebilmesinin en temel unsurlarından biri kavramların anlamları üzerinde uzlaşıya varmış olmaktır. Yani bir kavramı kullanırken muhatabınızın da sizin ifade maksadınıza uygun anlayışa sahip olacağı kabulü. Belki de bu sebeptendir ki toplumumuzun ekseriyetinin manasını bilmediği kavramlara ulaşma çabamız akim kalmakta.

Hukuk devleti çabasına naçizane bir damla olarak ve bilenlerin affına sığınarak, hukuk devleti kavramının tanıtımını yapmaya çalıştım…