Güzel insan,

İnanıyorum ki ancak ve ancak toplumumuzdaki 'akıllı çocuk' tanımı değişirse sosyal, bilimsel, kültürel ve ekonomik olarak gelişebiliriz.

Hadi toplumumuzun akıllı çocuk tanımına ve akılla tanımına uymayan çocuklara neler yaptığıklarımıza bakalım. Akıllı çocuk, ne denirse yapan, söz dinleyen, otur deyince oturan, kalk deyince kalkan çocuklar. Bu arada biz büyüyünce kendi fikri olan, kendi kararlarını alan, mümkünse en doğru kararı alan ve hayatına liderlik eden birer yetişkin olmalarını istiyoruz (!) Eğer çocuk hareketliyse, merak ediyorsa, kesfetmeye calışıyorsa, hele de bu yüzden ev sağlıyorsa onu yönetmeye çalışıyor ve başaramıyorsak yaramaz diyoruz yani İŞE YARAMAYAN diyoruz.

Çocuk bir süre merakını korumaya calisiyor, hakaret duyacağını, yada maalesef dayak yiyeceğini de bilse devam etmeye calışıyor. Ama hep eksik hep birseyleri yanlış yapan olma rolü, dar geldiği için ergenlikte atı veriyor bu rolü üstünden

Bu sefer; dur yavrum yapmadan, hadi odandan bir çık, hadi konuşalım, o telefondan başını kaldirlara geliyor durum. Yıllar boyle gecerken çocuk bir zamanlar meraklı bir kaşif olduğunu çoktan unutmuş oluyor ve okulda da boş gözlerle bakıyor öğretmene. Ben zaten oğrenemiyorum, oğrensem ne olacak bir sey değiştiremem diye umutsuzlukla bakıyor ogretmenin yüzüne. Boş gözlerin arkasında ki hikaye ise genellikle çok başka. Çocuğun bir derdi var.

Öğretmen de dertli, nasıl yapsada çocuk anlasa, nasıl olsa da testi daha az yanlışla bitirse, nasıl olsada iyi bir yer kazansa. Öğretmen daha cok gerildikçe daha cok kaygıda kaldıkça, çocuk o kadar yok. Asıl anne baba dertli. Bir hoca daha mi tutmalı? Daha çok mu korkutmalı ? Ne yapmalı bilemiyor. Anne baba daha cok gerildikçe daha cok kaygılandıkça evlat daha çok yok.

İşin aslı, denklemde anne baba var, okul var, öğretmen var, hatta ne güzel özel öğretmen bile var, kurslar var, herşey var ancak ögrenci yok. Etkisiz eleman haline getirilmiş öğrenci/ evlat denklemi nasıl değiştirecek ki?

Acaba sadece merak ettirsek bu kadar kaygıya gerek kalmadan onlar zaten yapabilir mi?

Merak varsa, anlam var, anlam varsa çözüm var.

Einstein kendisini şöyle tanımlıyor;

'Hiçbir özel yeteneğim yok, sadece tutkulu bir meraklıyım.'

Öğrencilerin/çocukların sadece merakli bir kaşif oldugunu hatırlamaya ihtiyaci var o kadar. Biz büyükler gibi onlarında tek ihtiyacı fabrika ayarlarından beslenmek.

Merak eden çocuk keşfeder, keşfeden çocuk bir çözüm bulmuştur. Bir kere çözüm bulan çocuk ise kendini bulmustur.

O yüzden biraz sonra bahsedeceğim düşünce tuzağına düşmemekte fayda var. 'Biz öylemiydik ya annemiz gözüyle yönetirdi bizi.'Iyi miydi yani. Bak bakalim travmalarina nerelerde gizli!!! Belki yeterince kendin olamadın, kalbinden geçenleri şöyle bir güzel söylemeyedin, kendini bilemeyince düzeltemedin geliştiremedin. Hatta belki dün annenin babanın yaptığı ve zamanında içinde fırtınalar kopartan davranışların aynısını yada bir benzerini yaparken buldun kendini!

Ee ne oldu sonra sen mutlu değilsin, eşin mutlu değil, çocuklar mutlu değil. Bu yüzden belki en küçük şeyde evde krizler çıkıyor. Çünkü aslında küçük diye bir şey yoktur. Buz dağının sadece görünen tarafıdır küçük ve kötü bir sarmalın içine düşmüş gibisindir.

Ve sende tüm kalbinle biliyorsun ki içinde ki bu huzursuzluk böyle olmasını istemediğinden.

Ve ben tarafım, çocukların ve gençlerin tarafındayım. Onların değil bizim bilmemiz gerekiyor önce. Bizler sebep onlar sonuç.

Çocukların ve gençlerin kendilerini daha az sevmelerine neden olarak daha başarılı olmalarını bekleyemeyiz.

Tolstoyun dediği amaç hayatı geliştirmek olmalı.

O yüzden belki sözlerimiz duaysa, sözlerimiz hakikatin en önemli parçalarından birini oluşturuyorsa;

Söylemeden önce belki aşağıdakileri göz önüne alıp daha iyi değerlendirebiliriz;

✓Bu onun öz güvenini kırıyor mu?

✓Onun alanına mi giriyorum?

✓Onu korkutuyor muyum?

✓Gelişmesine, öğrenmesine alan tanıyor muyum?

✓Kendi olmasina ve kendi sözlerini duymasına alan açıyor muyum?

✓ Hem hayır hem de evet demesine firsat tanıyor muyum?

Tüm bunlar icin asıl merak etmesini saglıyor muyum?

Kuralı biliyorsun, önce hep sen!

Onun daha çok merak etmesi ve böylece keşfetmesi için asıl sen tutkuyla hayatı merak ediyor musun?

Merakına iyi bak güzel insan, merakın dünyayı değiştirecek.

Sevgilerimle.