Alışılagelmiş bir ağalık anlayışı ve uygulaması olmayan Adnan Bey, o günkü şartlarda elbette yadırganabilir. Hatta tapusu altında olan yerlerinin köylülerce işgal edilerek, ekilip biçilmesine, zeytin yetiştirmelerine bile ses çıkarmamıştır.

Her halde herkesin beklentisi, ağa, sağında solunda bugünkü adıyla korumaları ve kahyası olan, sert ve haşin bakışlar, despotik tavırlar sergileyerek, korku salan, herkesi hazır ola geçiren bir duruş olsa gerekti. Fakat Adnan Bey'in, kibar ve zarif kişiliği, Babaannesinden aldığı aile terbiyesi bu ve benzeri sertlikleri yapmasına asla müsaade etmeyecek cinsten bir terbiye ve ahlaktı.

Adnan Bey, çiftliği hakkında tam bir bilgi sahibi olamadan, Yunanlılar Aydın'a girmişlerdir. Menderes Nehrinin güneyi İtalyan'lar, kuzeyi de Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu işgallere bir de bulaşıcı hastalık olan sıtma da eklenince, halkın perişanlığı daha da artmıştır. Sağlık malzemelerini bulmak zor olduğu gibi tedavi olmak ise daha zordur. Bu esnada Adnan Bey'de sıtma hastalığına yakalanır. İşgalci İtalyanların halkla ilişkileri sıcak olduğu gibi, halkın ihtiyaçlarını gidermek için de yardımcı oluyorlardı. Böylece çatışmasız bir İtalyan işgali yaşanıyordu. Adnan Bey'e hastalığının tedavisi için sağlık hizmeti verdikleri de bir gerçektir. İtalyan Doktorların sonunu ölüm gördükleri ve Rodos'a nakletmek istemeleri üzerine, olaya el koyan Türk Dr. Binbaşı, Allah ne yazdı ise o olacaktır diyerek, bu sevk kararını kabul etmez. Ağır hasta Adnan Bey'i, Çine'de Nuri Bey'in hanına nakleder. Gerekli olan tedbirler alınarak, tedavisi yapılır ve Adnan Bey yavaş yavaş iyileşir. Hastalıklar sanki Adnan Bey'e yapışmıştır. 1918 – 1922 yılları arasında geçirmiş olduğu hastalık sayısı dört dür. Bunların hepsi de ölümcül sayılacak niteliktedir. Bu kadar ağır hastalıklardan kurtulan, Londra'da geçirdiği uçak kazasından sağ çıkan öksüz, yetim ve çiftçi olan, ömrü milletine hizmet etmeye adamış, halkın özgür iradesi ile seçtiği ilk Başvekil'inin, ihtilalciler eliyle asılarak hayatına son verilmesi de calibi dikkattir.

Yunanlıların yaptığı zulümler, ülkenin geleceğinin karanlıklar çersinde olması, dağ taş her tarafın eşkıya ile dolması, Çakırbeyli çiftliğini de harekete geçirmiştir. İçinde Adnan Bey'in de olduğu, Topçu Üsteğmen Selami Bey'in önderliğinde, direniş teşkilatı olarak görev yapacak olan Ayyıldız Çetesi kurulmuştur. Adnan Bey'in, Babaannesinden aldığı, ahlak ve terbiye ile yoğrulmuş vatan sevgisi, Aydın'ın ve Ülkenin zor şartları, onda mücadele azmine dönüşmüştür. Çocukluğunda ve gençlik yıllarında defalarca yakalandığı ölümcül hastalıklarla boğuşan Adnan Beyi, şimdi de vatanın müdafaası ve kurtuluşu için yapılan mücadelenin içinde görüyoruz. Adnan Bey, bu mücadelelerle geçen hayatının 17 Eylül 1961 tarihine kadar süreceğini ve darağacında sona ereceğini, Büyük Türk Milletini de yasa boğacağını tabiidir ki o gün bilmiyordu.

Adnan Bey, yedek subay olarak milli mücadelede fiilen bulunduğu gibi, çeşitli görevlerde alır. Nihayet 01 Ağustos 1923 tarihinde milli mücadelenin sona ermesi ile birlikte askerlik görevi sona erer. Çiftliğine döner. Zira Babaanne Fitnat Hanım Adnan Bey'e okumasını ve esas ekmek kapısı olarak toprağı seçmesini, çiftçiliği iyi yapmasını, arazinin büyüklüğünü de dikkate alarak, çiftçiliği çok iyi bir hale getirmesi gerektiğini çok iyi aşılamıştı.

Böylece çiftliğinin başına geçen Adnan Bey, ilgisizlikten, tarım yapılmamasından, ayrıca köylülerce de yer yer işgal edilmiş olan çiftliğine çeki düzen vermek, üretim yapma, pazara sunmak ve gelir elde etmek mecburiyetindedir. Bu arada çiftliğinde toprakla haşır neşir olduğu gibi, zarif ve kibar kişiliği ile de çevresinde yaşayan insanlarla da ilişkilerini, diyaloglarını geliştirerek dostluklar oluşturur. Gerek çiftliği düzene sokma çabalarını, tarımla uğraşmasını, gerekse de çevresindeki insanlarla kurduğu dostluklarla ilgili olarak, kendi ifadesi ile 'Gözü görmeyen bir ninenin, gergefte nakış işlemesi'ne benzetir.

Adnan Bey, tarım ve çiftçiliğe kendini kaptırmış ve başarıya ulaşmak için büyük uğraşlar verirken, yaşının ilerlediğini fark eder ve evlenmeye karar verir. Aydın'da eşraftan biri haline gelmesi, İzmir'de de babaanne tarafından Katipzadeler olarak, tanınırlığının yüksek olması, öyle anlaşılıyor ki, araya girenler ve tavsiyeler onu evlilik için İzmir'e yönlendirdi. 2 Eylül 1928 tarihinde, İzmir'in tanınmış ailelerinden Evliyazade'lerin, kültürlü, bilgili, Fransızcası son derece iyi, piyano çalan, batılı anlayışta, çok iyi eğitim almış bir bayan olan Berrin Hanımefendi ile evlenir ve Aydın'a gelin gelerek Çakırbeyli çiftliğine yerleşir.

Adnan Menderes ve Siyaset;

Adnan Bey, Babaanne Fitnat Hanım'dan aldığı terbiye ve milli kültür ile Rüştiye ve Amerikan Kolejinde okurken elde ettiği milliyetçi fikir yapısının etkileri ile millet ve memleket meseleleri ile ilgilendiği, yakından takip ettiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen okullarda okurken talakatının çok iyi olduğu da bir gerçektir. Bu yönü ile de tanınması, Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulunca, Aydın Teşkilatının kurulması için, Adnan Bey, SCF'nin Genel Başkanı Fethi Okyar'a tavsiye edilir. Adnan Bey ile görüşen SCP'nin önde gelenleri onu ikna edemezler. Fethi Bey, Adnan Bey ile özel olarak görüşür. Uzun saatler süren ve gece yarısına kadar devam eden görüşmede, Fethi Bey SCF'nin farklı yaklaşımlarından, yeni siyasette yeni yüzlere ihtiyaç olduğundan bahseder. Cumhuriyet Halk Fırkasının yönetim anlayış ve uygulamalarından halk memnun değildir. Adnan Bey'de bunun farkındadır. Esasen Adnan Bey'de yeni şeylerin söylenmesi ve uygulanması, özgürlüklerin genişletilmesi anlayışındadır. O günkü toplum yapısına göre milletin omurgası oluşturan çiftçi kesimi ve halk çok fakirdir. Vergiler çok yüksektir. Ülke'de yatırım yok, özel sektör diye bir kavramın bile olmadığı bir dönemdir. Mücadeleyi seven ve iktidarı denetleyecek, halkın hakkını savunacak, alternatif üretecek bir parti görünümü veren yeni oluşumun lideri olan, Fethi Bey, bu uzun görüşmenin ardından Adnan Bey'i ikna eder. Böylece Adnan Bey SCF Aydın Teşkilatını kurarak siyasete atılmış olur. Hatta bölgede Nazilli, Denizli ve Muğla'da yapılan teşkilatlanmalara katkıda bulunur. SCF, kısa süre içerside halkın da teveccühü ile Ege ve Marmara bölgesinin her yerinde teşkilatlanmasını gerçekleştirir.

23 Eylül 1930 yılında yapılan Yerel seçimlerde, bilhassa Anadolu'nun Batı bölgelerinde önemli başarılar kazanan Serbest Cumhuriyet Fırkası'ndan Cumhuriyet Halk Fırkası fazla rahatsız oldu. İki partili bu ilk yerel seçimde Valiler, Kaymakamlar, nahiye müdürleri, polis, jandarma ve iktidardan yana olan memurların baskı ve hilelerine rağmen yeni nesil ve fakir halk CHF'na olan öfke ve tepkiden reylerini SCF'na verdi. Bu durum fincancı katırlarını ürkütmüştür. Çevrilen çok çeşitli entrikalardan ve yapılan baskılardan sonra, SCF'nın kendisini feshetmek mecburiyetini doğurdu. Böylece ülkemizde daha özgürlükçü bir ortam meydana getirecek olan çok partili hayat belirsiz bir başka bahara kaldı. Halk SCF ile ümitlenmiş ve geleceğinin daha iyi olacağını basireti ile fark etmiş, onun için SCF'na destek vermiştir. Türkiye çok kısa süren bu iki partili hayattan tekrar tek partili, bürokrasinin ve siyasetin baskıcı anlayış ve uygulamalarına kısacası Tek Adam idaresine geri döndü. Bu durum Adnan Bey'de büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Cumhuriyet Halk Fırkası'da, (CHF) halkın Serbest Cumhuriyet Fırkası'na (SCF) kısa süre içersinde gösterdiği ilgiyi ve sevgiyi dikkate alarak kendini sorgulamaya başlamıştır. Bölgelere heyetler göndererek araştırma ve incelemeler yapıyor, çeşitli kesimden insanlar ile görüşüyorlardı. Aydın bölgesine de Celal Bayar Başkanlığında, Vasıf Çınar, Ziya ve Halit Onaran'dan oluşan bir heyet gelir. Adnan Bey gelen heyeti tanıyor olmasına rağmen bir müddet temas kurmaz. Daha sonra temas kurmak zarureti doğar. Celal Bayar ve arkadaşlarının aşırı ısrarı üzerine, Adnan Bey, fikirlerini burada savunmak için arkadaşları ile birlikte CHF saflarına katılır. Adnan Bey CHF katılmadan önce tüm sıkıntı ve şikayetlerini gerekçeleri ile birlikte heyete iletmeyi de ihmal etmediği gibi, teşkilatın yeniden kurulması gerektiğini de ifade eder.

Onun tabiri ile 'mutemetlik saltanatında üzücü bir takım hareketleri görülenler partiden uzaklaştırılacaktır' diyerek şart koşması, cesareti kadar farkında olmadan liderliğe doğru gittiğinin göstergesi olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda Adnan Bey'in Fethi Okyar ile uzun görüşmesi, Celal Bayar ve arkadaşları ile tartışmalı toplantı şeklinde geçen görüşmeleri siyasetin içinde olmadan önce dahi yaşadığı şehrin ve ülkenin sorunlarını takip ediyor, arkadaşları ile memleket meselelerini dolayısı ile siyaseti konuşuyor, tartışıyor ve bunlara çözümler ürettiği anlaşılıyor.

Ahmet Rıza ACAR

Aydın Tic. Odası Eski Bşk.

Ak Parti Kurucu İl Bşk.

22.Dönem Aydın M.Vekili

Not :

Bu yazının hazırlanmasında, Şerif Demir'in 'Türk Siyasi Tarihinde Adnan Menderes' isimli kitabından yararlanılmıştır.

1* Türk Siyasi Tarihinde Adnan Menderes – Şerif Demir