Sevgili Efeler Haber takipçileri ve saygı değer Aydın’lı hemşehrilerim.
Bazı özel sebeplerden dolayı biraz uzun sayılabilecek bir süre sizlerden ayrı kaldım. Kusura bakmamanızı rica ediyorum.
Ülkemizde yerel yönetimler her zaman tartışılmıştır. Bu günlerde daha çok tartışıldığıda görülüyor. Bilhassa yirmi beş yıl sonra İstanbul ve Ankara Belediyele’rinin el değiştirmesiyle tartışmaların hızlandığını düşünüyorum.
Bir başka husus yerel yönetimler dediğimizde neredeyse sadece Belediye Başkanları akla gelmektedir. Belediyelerin en önemli organı belediye meclisleridir. Bu meclislerde çok sayıda ihtisas komisyonları kurulmakta ve beş yıl sure ile görev yaparlar.
İhtisas komisyonlarının yaptığı çalışmalar belediye meclislerinin gündemlerinin oluşmasına ve çalışmaları ile de karar almalarına katkı sağlaması yönü ile önemlidir.
İhtisas komisyonlarının, şehrin gelişmesi, kalkınması ve yatırımların doğru yapılmasında, bütçenin verimli bir şekil almasında, projelerin üretilmesi ve hayata geçirilmesinde önemli bir işlevi olduğunu düşünüyorum.
Belediye Başkanı, meclisler ve ihtisas komisyonları tarafından alınan doğru kararlar ile üretilen verimli ve gelecek içerikli projelerin şehrin güzelleşmesinde, gelişmesinde ve kalkınmasında önemli olduğunu izah etmeye de ihtiyaç olmadığına inanıyorum.
Bununla beraber belediye idaresinin şeffaf yönetim anlayışını benimsemesi ve halka yansıtabilmesi şehrin farkındalık kazanmasında önemli katkılar sağlayacaktır.
Bir diğer önemli husus da, belediye başkanının, belediye meclis üyelerinin ve belediyelerin üst seviye çalışanlarının yanlışlarını ve başarılarını yakından takip eden, içlerinde gençlerin hatta çocuklarımızın da olduğu bir toplumuzun ve basınımızın olduğu gerçeğidir.
Buna bir örnek verecek olursak, kışın en zor günlerinde, insanların evlerine neredeyse onbeş on altı satte ulaşma çabası gösterdiği, kar ve tipinin yolları kapadığı günlerde, Türkiye’nin en büyük şehrinin belediye başkanının bir balıkçıda, hem de halktan ve basından gizli olarak yabancı bir ülkenin büyükelçisi ile yemek yemesi günlerce insanlarımızın ve basınımızın gündemine oturmuş, tartışılmış ve büyük bir eleştiri almıştı.
Bu ve benzeri olaylar, basına ve halkımıza bilgi vermemekle gözlerden kaçırılamaz. Ülkemizin gerek ulusal ve gerekse de yerel basın yayın organlarımızın imkânları ve haber kaynakları bilhassa son yirmi yıl içersinde çok gelişmiştir. Bir anda yirmi dört saat geçmeden bakmışsınız basında haber olarak yer aldığı görüyor ve okuyoruz. Habere konu belediye başkanının da telaştan ne söyleyeceğini bilemediğini görüyorsunuz..
Artık milletimiz yerel yönetimlerden şeffaf, açık ve bilgiye dayalı yönetim uygulamaları beklediği gibi, iktidara getirdiği belediye başkanlarından, iktidar ve muhalefet meclis üyelerinden, yapılan hizmetler ile harcamalardan doğru ve anlaşılabilir bilgiler duymak istiyor.
Ülkemizin her ilinde ulusal baz da yayın yapan televizyonların yanında, gazetelerimiz ve gazetecilerimiz de bilhassa son yirmi yıl içinde çok büyük mesafeler kat etmiş ve gelişmiştir. Hele günümüz dünyasında yerel, ulusal ve uluslararası haber kaynakları da iç içe girmiş durumdadır.
Yerel Yönetimler için bir diğer önemli husus da şudur.
İktidarların ülkenin gelişmesi ve kalkınmasına yönelik yaptıkları kalkınma planları, teşvikler ve desteklerin yerel yönetimler, meslek odaları, yerelde faaliyet gösteren ve göstermek isteyen yatırımcılar tarafından çok yakından takip edilerek yararlanılması meselesidir.
Buna bir örnek vermek gerekirse;
Rahmetli Turgut Özal’ın iktidarına kadar Turizm’de Aydın bilhassa sahil şeridiyle Türkiye’nin bir numarası ve göz bebeğiydi. Özal hükümetlerinin turizm teşvik desteklerinden Aydın ve ilçelerinin Antalya kadar yararlanamadığı bugün gayet net bir şekilde görülüyor. Antalya bugün dünyanın en önde gelen turizm şehirlerinin içinde yer almaktadır.
Kuşadası, Davutlar, Güzelçamlı ve Didim sahil şeridi bugün çok daha farklı olabilirdi. Zira 150 Km.’yi bulan sahil şeridi, onlarca koyu, bilhassa Didim başta olmak üzere imar imkanları ile Avrupanın zengin seyahat severlerine hitap edebilirdi. Kırk yıldır yerel yönetimlerin ve halkımızın dikkatine sunuyorum.
Bunlara bir de son yirmi yılda yapılan çok önemli teşvik ve destekleri de ilave ettiğimiz de, bilhassa seksenli yıllardan sonra Yerel yönetimlere aday olup seçilenlerin, hayatta olanlarının halkımıza yaptıkları vaatleri ile yapabildiklerinin muhasebesini yapmalıdırlar.
Yapmak istedikleri vaatleri ile şehri kalkındırmaya, insanların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik proje ve planlarını halka sunan, bunları gerçekleştirecek kadrolarını, kadını ile, erkeği ile, genciyle, yaşlısıyla ve çocuklar dâhil tüm seçmenlere, takdim eden ve “biz sizin ve şehrin tüm sorunlarını biliyoruz” diyebilen Belediye Başkanları ile Meclis Üyesi adaylarının söyledikleri ile yaptıklarının çetelesini tutan ve halk adına denetleyen, “hür irade” sini in iyi ve en doğru bir şekilde kullanabilen “Sivil Toplum Kuruluşları”nın olup olmadığını da tartışmalıyız.
Bilhassa son kırk yıl içersinde milletin karşısına çıkanların;
Aşağıda, bir şehri “Gelişmiş İl ve İlçe” yapacak özellikleri de sıralamaya çalışmak istiyorum.
Hiçbir siyasi parti ayırımı da yapmadan takdim etmek istediğim, yapılmış ve yapılacak yatırım ve tesisleri bağımsız veya siyasi Partileri temsilen seçime girenlerden duyup duymadığınızı da siz okurlarımın takdirine bırakıyorum.
Ayrıca güzel Aydın’ımızın tüm ilçelerinde bunların var olup olmadığı da yine sizlerin değerlendirmesine bırakılmıştır.
Yukarıdaki sözlerin bazılarını 2003 yılında MV olarak Kuşadası’nda katıldığım bir toplantıda da söylemiştim.
Ayrıca bu şehirde uzun yıllar Ticaret Odası Başkanlığı ve çok sayıda kurum ve kuruluşta görev yapmış bir kardeşiniz olarak;
Şehirleri güzelleştiren yatırım, tesis ve unsurların, başka illerden gelerek şehrimizde yaşayanlarca da kendi İl ve İlçe’lerinde, Aydın’lı hemşerilerimizin de, kent merkezimiz ile tüm ilçelerimizde bunların yapılıp yapılmadığın da vatandaşlarımız ile şehrimizde bulunan kurumlarımızın değerlendirmelerine bırakıyorum.
Yukarıdaki sözlerin bazılarını da 2003 yılında MV olarak Kuşadası’nda katıldığım bir toplantıda da ifade etmeye çalışmıştım.
ŞEHIR:
Vali veya kaymakam atanması ve yönetimi ile gelişmiş bir “şehir” olmaz. Bu atamalar ülkemizde yüzlerce yıllardan beri uygulanan idari sistemin bir gereğidir.
Şehirlere Özellik Kazandıran, Gelişmiş Şehir Olmasını Sağlayan, İçinde Yaşayanların Şehirli Olarak Yetişmesine ve Kültürlerine Katkı Yapan Unsurlar;
Ayrıca Aydın il’ine özel bir durum olan “Jeotermal” konusuna değinecek olursak;
Şehrimiz Jeotermal enerji kaynakları açısından Türkiye’nin lideridir. Jeotermal sadece elektrik enerjisi üretimi demek değildir. Merkezi Isıtma, Soğutma, Seracılık, Endüstriyel amaçlı kullanım, kurutma, kimyasal madde üretimi, termal turizmde kaplıca suyu olarak yararlanma ve kültür balıkçılığı gibi alanlarda kullanılabiliyor. Bu kadar geniş bir alanda imkânlar sunan enerji kaynağı, Aydın’da sadece “çevre” konusu olarak gündeme gelmektedir. Elbette “çevre” şehrimiz, ülkemiz ve dünyamız için en önemli ve her zaman önemsenmesi gereken bir konudur. Ama bu arada Türkiye’nin en büyük jeotermal kaynaklarının da şehrimizde olduğunu unutmayalım. Bundan en iyi, en verimli ve en temiz şekliyle nasıl faydalanılacağı konusu şehrin üniversitesi ve ülkenin bu konuda uzman kuruluşları ile belediyelerimiz arasında tartışılıyor mu? Yine ülkemizde en fazla Jeotermal elektrik santralinin de Aydın’da olduğunun farkında mıyız,?
Dün olduğu gibi bugünde jeotermal ısıtma, doğalgaz, kömür ve elektrik ısıtmalarına göre asgari yedi kat daha ucuzdur. Türkiye’de bugün üç yüz dörtyüz bin bin civarında konut jeotermal kaynaklar ile ısıtıldığı gibi sıcak suyun da kullanıldığı konusunda bilgi sahibi miyiz?.
Yukarıda bahsedilen hususlarda yerel yönetimler neler yapmışlardır. Sorgulanmalı ve incelenmelidir. Bu ve benzeri konularla ilgili bilgilerin paylaşılması ve kamuoyu oluşturulması için, Ticaret odası başkanlığımdan beri savunduğum sivil, özgür ve bağımsızlığı ilke edinmiş kişi ve kurumların oluşturacağı bir veya birkaç “Araştırma Enstitüsü” ne ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Bütün bu yazdıklarıma ilaveler yapabilecek arkadaşlarımız olduğu gibi benimde unuttuklarımın var olduğu kanaatimi de paylaşmak isterim.
Şimdi, ülkemizin tüm şehirlerini, il, ilçe ve belde olarak, hatta köylerimizi de dahil ederek, bu kriterler üzerinden değerlendirirsek, son yüz yıl içinde neler yapılabildiğini daha iyi değerlendirebiliriz.
Ayrıca ve bilhassa son “yirmi” yıl içersinde de ne büyük gelişmelerin olduğunu net bir şekilde görülmesinin yanında, her alanda rekabetin yaşandığı dünyamızda, il’ler arasında, “Yerel Yönetim” lerin hangi oranlarda başarılı olduklarının daha iyi değerlendirileceğine inanıyorum.
Selam ve saygılarım arzederim.