Elektronik sigara yüzünden ciğeri söndü Elektronik sigara yüzünden ciğeri söndü

Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.H.Sema Başak '3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü' nedeniyle işitme ile ilgili önemli bilgiler verdi. Başak işitme kaybında erken teşhisin önemine dikkat çekti.

İşitme engelli bireyler için pek çok çalışması olan Alexander GrahamBell'in doğum günü olan 3 Mart, 1947 yılından itibaren 'Dünya Kulak ve İşitme Günü' olarak kutlanmaktadır. Telefonu icat eden Alexander GrahamBell'in annesi ve eşi işitme engelliydi. İşitme engellilere dil öğretmeni yetiştiren bir okulda çalışan Alexander GrahamBell, annesi ve eşin yanı sıra diğer işitme engellilere yardım edebilmek için yaptığı çalışmalar sırasında telefonu tesadüfen icat etmiştir. İskoçyalı ünlü bilim adamı Alexander GrahamBell işitme engelli olan eşine yazdığı bir mektupta 'Eşin, hangi noktaya çıkarsa çıksın, ne denli zengin olursa olsun, emin ol işitme engellileri ve onların sorunlarını her zaman düşünecektir' diye yazmıştır.

Dünya Kulak ve İşitme Gününde ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından kulak/işitmes ağlığının nasıl korunacağı ve kulak/ işitmeyi etkileyen hastalıkların erken tanı ve tedavisi konusunda farkındalık yaratmak amacıyla çeşitli etkinlikler yapıldığını belirten Prof.Dr.H.Sema Başak, 'Dünya Sağlık Örgütü'nün 1985 yılında hazırladığı ilk raporda dünya nüfusunun yaklaşık olarak yüzde birinin (42 milyon) orta/ağır işitme kaybından etkilediği düşünülürken, 2011 yılında bu sayının 360 milyona (32 milyonu 15 yaş altı çocuklar) ulaştığı bildirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2018 yılında bildirdiği son rakamlar ise 466 milyon kişinin işitme kaybı ile yaşadığı şeklindedir. Türkiye'de bu sayı yaklaşık olarak 2,2 milyon olduğu düşünülmektedir. Tüm bu veriler kulak/işitme sağlığının hem ülkemizde hem de dünya çapında bir halk sağlığı problemi olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir' dedi.

Prof.Dr. H.Sema Başak, 'İşitme, insanın en önemli sosyal araçlarından biri olan sözel iletişimin ilk basamağıdır. Sözel iletişimin gelişebilmesi için Yenidoğan döneminden itibaren sesin işitme yollarından geçerek beyine taşınması ile gerekmektedir. Özellikle üç yaşından önceki dönemde oluşan işitme kayıpları, kaybın derecesine göre konuşma dilinin edinilmesini engeller veya geciktirir. Sonraki yaşlarda ortaya çıkan kayıplar ise ciddi sosyal izolasyonlara veya beyin bağlantı ve işlemlerinde değişikliklere neden olabilir' sözleriyle ileri yaşlardaki kişilerde işitme kaybının bunama ile ilişkili olabileceğini aktardı.

Dünya Sağlık Örgütü, işitme kaybına yol açan faktörlerin yarısının önlenebilir olduğunu belirten Prof.Dr. Başak, 'Kulak/işitme sağlığı için gebelikte ve doğumdan sonra tüm yaşlarda alınabilecek korunma önlemleri bulunmaktadır. İşitme kaybına yol açabilecek kızamık, menenjit, kabakulak ve kızamıkçık gibi bulaşıcı hastalıklara karşı aşılar yaptırılmalıdır. Gebelik döneminde anneler toksoplazma, herpes virüs, sitomegalovirüs gibi hastalıklar ve kişisel hijyen konularında bilgilendirilmelidir. Korunma önlemleri arasındatüm yenidoğanların işitme kaybı açısından taramadan geçirilmesi, işitme kaybı açısından risk taşıyan bebek ve erişkinlerin yakından takip edilmesi çok önemlidir. Mecbur kalınmadıkça ototoksik (iç kulağa zarar verici) ilaç kullanılmamalı, orta kulak iltihabı için etkin tedaviler yapılmalıdır. Gürültü kulak sağlığına zarar veren bir başka faktördür. Günlük yaşamda kulak sağlığına zarar verebilecek gürültülü ortamlardan kaçınılması önemlidir. Gürültülü ortamlarda çalışmak zorunda kalan kişilerin ise koruyucu önlemleri kullanması gerekmektedir. İşitme kaybının tanısı ne kadar erken yaşta sağlanırsa, tedavinin ve bireyin tüm gelişiminin o kadar sağlıklı olacağı unutulmamalıdır. Yani, işitme kaybında erken teşhis çok önemlidir. Özellikle ilk iki yaş, çocuğun konuşmasını geliştirebilmesi için en önemli dönemdir' diye konuşarak erken tanının önemine vurgu yaptı.

Prof. Dr. Başak, sözlerini şöyle sürdürdü;

'Yaşamın ilk günlerinde uygulanabilen basit, ucuz ve güvenilir testler ile yeni doğan bir bebeğin işitme engelini saptamak mümkündür. Ülkemizde 2004 yılında başlatılan 'Ulusal Yeni Doğan İşitme Taraması Programı' ile tüm bebeklerin hastanelerinden taburcu olmadan önce işitmelerinin güvenli ve doğru olarak test edilmesi sağlanmaktadır. İşitme taramalarının amacı, işitme engeli ile doğan bebekleri doğumdan kısa süre sonra belirlemek, 3 aylık olmadan işitme testlerini tamamlamak, işitme engeli tanısı alanlara 6 aylık olmadan gerekli müdahalede bulunmaktır. Doğduktan sonra en geç 6 ay içinde işitme engeli tanısı konan ve işitme cihazı veya biyonik kulak uygulanıp, işitme ve konuşma eğitimi alan bebeklerin konuşma becerisi, normal işiten yaşıtlarına benzer düzeyde gelişebilir. Erken işitme kaybı tanısı konulup, erken eğitilen bebeklerin, lisan gelişimine paralel olarak zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimleri de olumlu etkilendiği unutulmamalıdır. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Sağlık Bakanlığı yenidoğan işitme tarama programında Referans Merkezi olarak hizmet vermektedir. Anabilim Dalı'mızda bölgemizde taramadan geçemeyen bebeklere ileri klinik testler yaparak kesin tanı konulmakta, rehabilitasyonları ve gereken durumlarda cerrahi ile biyonik kulak uygulamaları yapılmaktadır. Kulak hastalıkları ile ilgili olarak poliklinik şartlarında otomikroskopi ile tanı konulmakta, odyoloji birimimizce hastalarımızın saf ses ve konuşma odyometrileri yapılmakta, klinik ABR ve OAE gibi ileri tanı yöntemleri de uygulanmaktadır. Ameliyat gereken kulak hastalıkları ile ilgili olarak da otolojik-nörootolojikmikrocerrahi en üst düzeyde uygulanmaktadır.' (EFELER HABER/AYLİN SAMET)