İntihar; beni niye hiç görmüyorsun demenin bir şeklidir. Umutsuzluğun sonunda gelir.

Çocuğun görülmediği için umudunu kaybedip kendinden vazgeçmesinin resmidir. Görülmez çocuk;acısı görülmez bazen, bazen de umudu, bazen sesli çığlıkları bazen sessiz çığlıkları. Yada çok görülür çocuk, bazen neşesi çok görülür, yada merakı. Ya azdır çocuk bu topraklarda yada çok fazla ama hiç tam değildir.

Zordur, çocuk büyüklerin arasında minnacık bir çocuk olmak. Çocuk büyükler bir şekilde çocukluk hallerinin benmerkezci taraflarına sıkışıp kalmış, hayal gücü ve deneme hakkını pas geçmiştir.

Benmerkezci çocuk büyük için güç önemlidir. Oyunun içinde en büyük ve en güçlü olmak isteyen çocuk gibidir. Yaşının 30, 40 yada 50 olması farketmez çocuk büyüğün. Güç için yaşar. Ve gerçek çocuklar o küçücük bedenleri, henüz deneyimlemediği için bilemeyen halleri ile büyük bir bağ ile bağlıdır ebeveynlerine ve isteseler de koparamazla yeterince büyümeden. İşte bu, çocuk büyüklere çok büyük bir güç verir. Hem de nasıl. Hayatı boyunca sayılmadığı ve gerçekten sevilmediği her yerin ve her şeyin aksine tam bir otorite kurabildiğini keşfeder küçücük çocuğunun üstünde. Kendi sinirini kontrol edemediği zamanlarda küçücük çocuğun kendisini kontrol etmesini bekler. Kendisinin yanlış yaptığı her yerde çocuğun doğru yapmasını bekler. Ve mesela kendini kontrol edemediğ bir an bir tane yapıştırıverir çocuğa, konu çocukla bile ilgili değildir çoğu zaman, kim bilir kime kızmıştır, yine de bilin bakalım ne olur? O küçücük çocuk onun adını sayıklayarak ağlar. En büyük derdi güç olan kişilerden oluşmuş bir korku toplumunda, kendini çok büyük ve önemli zanneder çocuk büyük böyle olunca. Çocuğu dövdüğü için çok üzüldüğünü söylese de çocuğu bir daha döver (bu dövme bakışla, fiziksel, duygusal yada hepsi birlikte olabilir). Yada mesela fiziksel şiddetten daha derin yaralar açan ''bir daha dünyaya gelsem çocuk yapar mıyım'' diyebilir. Ve o küçücük çocuğun tek derdi pullu mektup göndermediğ halde mevcut olma halinin öylece kabul edilme halidir.

Olmaz işte ya bu topraklarda, çocuk ya çok az ya da hep çok fazladır.

Otorite severiz biz, bir bakışla muma döndüren öğretmenlere çocuğu yazdırmak için kuyruk oluruz. Gözüyle korkutması bir güzel terbiye etmesini isteriz. Çocuk bizim için ne demekse?

Aydın, intihar oranının en yüksek olduğu şehirlerden biri. Ovalarından yağ, dağlarından bal akan şehir. Hayatın görece kolay olduğu, toprakların verimli olduğu şehir. Peki nasıl oluyorda en güzel çağlarında kaybediyoruz o güzelim çocukları?

Furkan Celep intihar etti. Uzun bir mektup yazmış Furkan, ne kadar duyarlı ve hassas olduğunu, evdeki bir böceği bile öldürmeye nasıl kıyamadığını anlatmış mektubunda.

Furkan'ı çok iyi anlıyorum, İntihar edersem, beni görmek istediği gibi görmeyi bırakır ve beni gerçekten görür ve o zaman işte beni anlar diye 2 kere çok ciddi düşünen biri olarak yazıyorum bunu.

Ey güzel insan,

Sen söylerken, hatta dinlemeyince ayaklarına kapanıp ağlarken yetmeyince öfkene yenik düşüp bağıra bağıra anlatmaya çalışırken, yetmeyince uzaklık koyup anlatmaya çalışırken, sakin olmanin bir yolunu bulup sakin sakin anlatırken, intiharı düşündüğünü söylediğinde aman Allahım ben ne yaptımda bunu düşündü demek yerine ona da inamayan, yani ne yaparsan yap seni anlamayan seni anlayamaz! Çünkü niyeti anlamak değil, galip gelmek. Seni sevdiğini söylese dahi, hatta bilinç düzeyinde kendisini bunu ikna bile etse, asıl niyeti; bilinç altının en temelinde yarattığı savaş metaforunu gerekirse senin üzerinden gerçekleştirmektir. Bu kişi senin için vazgeçilmez diye düşündüğün bir kişi bile olabilir.

Hatırla, vazgeçmemiz gereken ilk kişi sensin. Unutma sen varsan herşey var. Sen varsan her şey mümkün.

Sen kendini anlamaya çalış güzel insan. Bu çokça yalnızlık gerektirebilir. Yine de emin ol, sevgi hiç düşünmediğin yerden hiç düşünmediğin şekilde sana gelecek. Sevgi senin içinde.

Seni anlamayan biri için ölme, bu hiç adaletli olmaz değil mi? Adalet seni ısrarla görmeyeni görmemeyi gerektirir. Odağını senin görmeni hak edenlere ver. Hatta başka Furkanlar var, Furkanları bul, Furkanlar için yaşa, sen gören ol, anlayan ve dinleyen ol.

Bu dünyaya gelme amacını bul, yaşadığın her bir kötü anıyı bir hazineye dönüştürmenin yolunda, tekamül yolunda ol.

Şeylerin anlamı sen verdiğinde mümkün oluyor. İlişkilerin içinde geçerli. Hiç kimse senin üstünde güç sahibi değil, bu sana öğretilmiş olabilir, fark et. Güç verdiğin her şeyi gözden geçir.

Başına ne geleceğine karar veremesende. Onlara katacağın anlamı ve önemi sen vereceksin.

Kime nasıl anlam vereceğinin gücünü keşfettiğinde, yaratılış amacını görmeye başlayacaksın.

Amacını bulmak için kendine zaman ve deneme - yanılma hakkı ver.

Umudu senden kimse alamaz. Sen umudun kendisisin.

Kimse seni görmediğinde kendinde neyi görmediğini fark et.

Sen kendini söylemlerin ötesinde gerçekten gördüğünde görüleceksin.

Kendi bil güzel insan, kendi değerini bil.

Hatırla, umut sensin.

Ve farket;

Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri senin elinde.

Dostoyevski/ Suç ve Ceza