Devletlerin, buna sahip milletlerin kendilerine has inanış ve yaşayışları vardır.

Bu özelliğe sahip olmayan insanlar, diğerlerinin dış görünüşlerine özenip, onlar gibi olmaya çalışırlar. Onları devlet ve millet yapan ana değerlerini göremezler. Bu insanlar, sadece, o devletlerin saraylarını, geçmişi yansıtan evlerini, hatta bu evlerin kapılarını hayranlıkla anlatırlar.

Kişiliğini bulamamış, benliğinden uzak, tarihini bilmeyen bu tip insanlar, yabancı hayranlığı ile hayatlarını sürdürürler. Bunlardan bizde de var. Bu tip insanlar, tarih ve millet şuuru, dini hassasiyet gibi güzellikleri yaşayamazlar. Bunlar günü birlik yaşarlar. 'Şıp sevdi' anlayış ile günlerini geçirirler. Öyle ki; ciddi mensubiyet çalışmaları olmadığı için kopyacıdırlar. Kendi devlet ve milletine has; tiyatro eseri kaleme almazlar, şarkı sözü yazmazlar. Espri diye nitelendirdikleri, güya 'sanat' eserlerinde, milleti, milletin dinini, örfünü, dilini hafife alırlar. Sanatçı sıfatını kimseye kaptırmayan bu insanlar, hakir gördükleri milletin paraları, hadsiz söz ve davranışları ile gündem olmaya çırpınmaktadırlar.

Onların bu yaşantılarını gerçekmiş gibi gören çocuk ve gençler, onlar gibi olmayı özenmektedirler. Bunun serap olduğunu anlayamamaktalar.

Bu anlayışın neticesi olarak; cana kastedilmeyen, ırza-namusa tasallutta bulunulmayan, dine saldırılmayan, dini değerlere hakaret edilmeyen, ahlaksızlığın öne çıkarılmadığı bir gün yaşanılmamaktadır.

Bütün bunlar, bu memlekette demokrasi var, insan hakları var, kimse kimseye karışamaz diye çarpıtılmış bir anlayış ile yapılmaktadır. Elbette ki, bu memlekette demokrasi vardır. Elbette ki bu memlekette insan hakları vardır. Elbette ki bu memlekette isteyen istediği gibi hareket etmelidir. Ancak, bu milletin de, o devletlere ve milletlere örnek olan temel değerleri vardır. Bu değerlere, hadsizlik kabul edilemez. Onun için, önce had bilinmelidir.

Ülkemizde, iki yobaz gurup sık sık göze çarpmaktadır. Bunlardan biri; dinsizliği medeniyet sayan, dini hassasiyetleri olanlara söven, çıplaklığı, içkiyi, kumarı, zinayı medenilik sayan gurup. Diğeri ise; sorgulamayan, eleştirmeyen, aklını bir yerlere bırakan ve dindar olduğunu zanneden grup. Bunlar kendilerini ünlü saydıkları için; Gün oluyor devlete kafa tutuyorlar, gün oluyor toplumu tepeden bakıyorlar, gün oluyor dindarları küçümseyerek, güya eser dedikleri gösterilerinde bunları sergiliyorlar.

Bir kaç örnek vereyim:

'Dogmatik düşünceler bizim için ölçü değildir', 'Arabın kitabına ihtiyacımız yok' , 'Medeniyetten uzak yaşama tarzı olan çöl bedevîsine mi inanacağız.' 'Rakı içen öldü de, su içen ölmedi mi?' 'Sensiz cennet sürgündür bana.' 'Sevdim seni rabbim kadar' . ' Sen gördüğüm en son ilahsın'…

Bu anlayış, o kadar hadsizleşti ki, kendilerinden başka hiç kimseyi beğenmedikleri gibi, kendilerini alkışlayanlardan başka hiçbir kurum ve kuruluşu da beğenmiyorlar. Yıllar geçse de, bu anlayışın devam ettiği görülüyor. Hatta işi o kadar azıttılar ki, Diyanet İşleri Başkanlığı' nın gereksizliğine kadar gidip, Peygamberlere, kitaplara bile saldırmayı sürdürüyorlar.

Bu ülkede, artık bunları duymaktan gına geldik. Her ne kadar bu zihniyet kendileri gibi düşünmeyen ve yaşamayanları 'Suudi Arabistan' a' veya 'İran' a' gidin diyorlarsa da, bu hadsizlikten başka bir şey değildir. Aziz Vatanımız ve büyük devletimiz necip milletimiz tarafından kurulurken; dini ve milli değerler gözetilerek sonuca gelinmiştir. Bu vatanın, bu devletin ve bu milletin kıyamete kadar yaşaması istenmiştir. Bunun gerçekleşmesi dini ve milli değerlerimize bağlı kalarak başarılacaktır. Kopyacılık ile, taklitçilik ile, başkalarına özenti ile, ve o kültürü bu ülkeye taşımaya çalışmak ile değil. Artık önceliğin, haddini bilmekte olduğu fark edilmelidir.

İki dost bir araya geldiklerinde biri diğerine sormuş, 'İslam' ın şartı kaçtır?'. Arkadaşı '5' tir' cevabını vermiş. Soruyu soran itiraz etmişi, cevap olarak da altı olduğunu söylemiş. Arkadaşı da 'say madem' deyince; altıncı maddenin edep olduğunu söylemiş.

Gençlerimizin ve çocuklarımızın kötü örnekler ile edepsizleştirilmemesi temennisi ile

Sağlıcakla kalın.