Saygı değer okuyucularım.

Daha ilkokulda bir milletin ve devletin yaşamasının din, dil ve tarihine sahip çıkmasıyla mümkün olabileceği öğretilmişti. Bunun doğruluğunu zaman gösterdi

Bu gün en küçük devletten, en büyük devlete kadar bütün devletlerin; din, dil ve tarih konularında ciddi mücadeleler verdiği görülüyor. Hatta yayılmacı ve güçlenme politikalarını kültürel faaliyetlerle yapmaktadırlar. Suya sabuna dokunmadan. Kardeşlik, hümanizm, savaş karşıtlığının yanısıra, dillerinin uluslararası kabul gören etkili bir dil imajının telkini, tarihi açıdan da bu değerlerini sineme, tiyatro, müzik ve eğlence dallarıyla tanıtmaktadırlar.

Kendini yenilemeyen, gidişatı sezemeyen ülkeler bu akım ve sektörün etkisinde kalmışlardır. Yeni kuşakta dinine, diline ve tarihine yabancılaşma başlamıştır.

Bizde de öyle değil mi?

Dinimizi ne kadar önemseyebiliyoruz? Kişisel sorumluluklarımızda, aile münasebetlerimizde, sosyal hayatımızda, ticari faaliyetlerimizde ve diğer dallarda Dinimiz ne kadar var?

Dilimize ne kadar hakimiz? Güzel Türkçemizi düzgün konuşma gayretlerimiz varımıdır?

Tarih şuurundan vazgeçeli. Tarih bilgisi ne boyutta?

Turizm sezonundayız. Gelen misafirler hakkımızda ne düşündüklerini tahmin edebiliyor muyuz?

Hava alanları hariç, diğer yerlerdeki yani iş yeri levhaları dikkat çekmiyor mu?

Kendi insanımız; hay, çav, bay, hello, kanka gibi kelimeleri kullanmayı bir şey zannederken, iş yeri levhaları yabancı dildeyken kültürümüze sahip çıkmış sayılır mıyız? Bu rahatsız edici bir hal değil mi?

Bendeniz biraz gezmişliğim vardır. Gezdiğim ülkelerde, bir kısım Türk esnaf hariç, o ülke ya da yancı ülke esnafının Türkçe veya başka dilde levha göremezsiniz.

Bunun için Kültürümüze sahip çıkalım. Elden bize fayda olmaz.

Dinimiz, dilimiz ve tarihimiz bizimdir. Dünya ile bütünleşeceğiz dereken kendimizi kaybetmeyelim.

Sağlıcakla kalın.