Günlerdir tüm dünya hep bir ağızdan aynı gündemi konuşuyor ve yaşıyoruz. Pandeminin kaygılarını, korunma yollarını, tedbirlerimizi bilmem kaçıncı baskı dinlemekten yorulduk.

Yavaş yavaş güneşli günlerin keyfini süreceğimiz günlerin hayali yaklaşıyor. Öyle ki olası rehavet senaryolarının sonuçları hakkında ısrarlı uyarılar devam etmekte. Mesele sadece bugünü değil yarını da kurtarmak. Olumsuzlukların en aza indirecek bir toplumsal davranış alışkanlığı kazanmamız gerekiyor. Milletçe ne denli sosyal olduğumuzu gördük bu süreçte. Ev gezmeleri, parklar, kafeler, alışveriş turları, avm gezileri, birlikte içilen kahveler hepsi hepsi yalan oldu.

' Olaylar vardır hayırdır şer zannedersiniz, olaylar vardır şerdir hayır zannedersiniz. Siz bilmezsiniz Allah bilir.' ( Bakara Suresi 216. Ayet-i Kerime) O halde şer ve musibet görünen bu imtihandan hayırlar çıkabilir miyiz? Biraz bunun üzerinde düşünelim istiyorum.

Biraz Covid 19 lu günlerin faydalarını konuşalım: Hiç olmadığı kadar evde kaldık, böylece ailecek doyasıya zaman geçirme fırsatı bulduk.

Uzun süredir atladığımız işleri sıraya koyduk: kitaplarımızı düzenledik, dolap çekmece işlerini bitirdik, evlerimizi kırkladık, ne kadar çok kıyafet ve ayakkabıyı eşyayı kullanmadığımızı fark edip sadeleştik.

Zamanımız yok bahanemiz kalkınca ibadetlere daha fazla zamanımız kaldı. Teşekkür etmeye başladık; hayatı ve hayatı yaşayış biçimimizi sorgulamaya başladık. Amaçların 'dünyalık' olanlarının birçoğunun olmasa da olduğunu gördük.

Hepimiz değme aşçılar olduk; evde ekmek, ramazan pidesi, fırın yemekleri değme gitsin.

Hedeflerimizi gözden geçirip güncelledik.

Bu dersten aldıklarımızı, tecrübelerimiz klasöründe saklamak için değil, kendimizi güncelleyip hedeflerimizi asli unsurlarına döndürmek için yaşadığımızı unutmamalıyız.

'Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir' (Ankebut Suresi 64. Ayet-i Kerime) Oyunun içinde bir piyon olmak veya oyun sonucuna karar veren olmak, her ikisi de bizim seçimimiz.

Serbest iradenin sonuçlarını, hem dünya da hem de ahrette, mükafat veya mücazat olarak göreceğiz.

Ez cümle olaylardan ziyade bizim o olaydan çıkardığımız sonuçlar önemlidir. Olayın bizi ne kadar etkilediğidir asıl olan. Kaygılanarak korkularımızla sarınıp kendimizi depresyona da sokabiliriz, ya da olayın arkasında ki hikmeti anlamaya çalışarak sonuçlarımızı da arttırabiliriz.

En büyük dersimiz; hepimiz sahip olduklarımızın değerini anladık, farkında olmadıklarımızın çokluğuyla şaşırdık, kıymetini bilemediğimiz bize çok basit gelen ne çok şeye sahip olduğumuzu öğrendik. Çocuklarımızı ellerinden tutup okula götürüp almayı, ailecek kafede lokantada oturmayı özgürce dolaşmanın keyfini özledik. Yaşlılarımıza sarılamamanın hüznünü yaşadık, yaşlıları ve çocukları oyalamanın ne kadar zor olduğunu gördük.

Pandeminin önlenmesi için tek ve en büyük sorumlusu olan devletin, devlet olma kabiliyetini aldığı erken önlemlerle, dünya üzerindeki vatandaşlarımız toplamasıyla, ilaç stoklamasıyla, sağlık sisteminin kurumsal olarak olaya hakim olmasıyla, en üst makamdan sürekli bilgilendirmesiyle, hali hazırda pandeminin kontrol altına alınmasıyla, hep birlikte yaşadık. Olası bir aksaklık olsaydı muhalefeti şimdiden duyuyor gibiyim. Herkes pandemiyle uğraşıp, vefat sayısı entübe hasta sayısı sayarken, birileri Fahrettin Altun'un İstanbul da ki evi yalı mı? Villamı? onun derdine düşmüşlerdi. Sanırım söyleyecek malzeme çıkmadı coronadan onlara.

Darbe özlemlerini her fırsatta belirtmeden edemeyen bu zihniyeti, ülkenin iyi bir şeyler yaptığında, ne zaman takdir edeceğini merak ediyorum. İktidar olma düşüncesi olmadan eleştiri özgürlüğünü sonuna kadar zorlayan kafalar Erdoğan gitse her şey düzelecek modundalar.

Bir Allah razı olsun deseniz yeter, sahip olduklarımızın kıymetini kaybetmeden anlamıyoruz .

Sağlıklı günler…