Saygı değer okuyucularım.

Kurban bayramı ile Allah-kul ilişkisinin öz eleştirisini yaparken, başta dede-nine, anne-baba olmak

üzere akraba ve dostları ziyaret gönülleri alındı, hem dünya hem de ahiret açısından pek çok

kazanımlar elde edildi. Gönüller coştu, yüzler güldü. Gönüller giderek veya arayarak kazanıldı.

Karşılıksız bir şekilde. Bunun, maddi olarak değeri ölçülebilir mi?

Birde, bayramı tatil bilip, ülke içinde veya dışında vakit geçirenler...

Efendim, özgürlüğümüz var, istediğimizi sana mı sorsaydık?

İyide; madem öyle, toplumsal değerlerden söz etmeye gerek yok. İsteyen istediğini yapsın. Bazen

öyle, bazen böyle olmasın. Örnek alınan kişiler gibi hareket edildiğin dede; canlar yanarsa, ağlama-

sızlama olmasın. Kendim ettim kendim buldum misali.

Hanı bazı sanatçı ve sporcular da özgür oldukları için, şekilden şekile giriyorlar ya: Saç tıraşından,

dövmelerine kadar. Aile mahremiyeti kaybolmuş, kimin kiminle evli olduğu, ne zaman evlenip, ne

zaman ayrıldıkları belli değil, özel bölge kalmamış, giyinmeyi unutarak dışarı çıkmalar vb. haller.

Sahi sanatçıyım diyen kişilerin bir sorumluğu hiç yok mu? Onları zengin eden insanlara karşı, onları

ahlaki değerlerine saygı gösterelim, anlayışı kayıp mı olmuş açana?

Yoksa bazıları, Milletin dini ve ahlaki değerlerini bozmak için mi vazifelendirilmiş?

Bazı bayanlar ve bazı baylar için ar ve haya gerek. Size bakıp, bazı insanlar sizin gibi olmaya

çalışıyor.

Başkaları ne yapıp eder bizi ilgilendirmez. Ama bu Milletin üstün değerleri heba edilmemelidir.

Bu seviye çok, ama çok çabuk gelindi. Bu günkü seviyeye 50 yılda düşüldü. Bunu başkaları yapmadı.

Bunun için; ne yapıp, ne yapılmadı iyice bilinmeli.

' Neyzen Tevfik demiş ki:

-

Biz peçeye karşı, kadınların biraz açılmasını istemiştik, ama onlar daha fazla açıldılar.'

İşte böyle.

Sağlıcakla kalın.