Değerli okurlar; geçtiğimiz haftanın gündemini, söylediği sözlerle ve arkasından AK Parti’de çok çeşitli ve mühim görevler üstlenmiş, halen Grup Başkan Vekili olan Sayın Mahir Ünal’ın istifa etmesidir.
Mahir Ünal. 21 Ekim 2022 tarihinde Kahramanmaraş kitap fuarında yaptığı bir söyleşide, “Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hâsılı düşünce setlerimizi yok etmiştir” cümlesini kullanmıştı.
Yaptığı bu eleştirel konuşma üzerine aradan bir hafta geçtikten sonra Sayın Ünal’a karşı bazı kesimlerce “Cumhuriyet Düşmanı” yaftası takılarak “linç” edilme kampanyası başlatılınca da istifa kararı almıştır.
Kendisinin partisini zorda bırakmamak için bu şekilde bir karar aldığını düşünüyorum.
İstifayı burada beklemeye alarak Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yapılan Latin Alfabesi tartışmalarına değinelim. Burada tartışmayı alevlendirmek değil, bilakis bilgilenme amacı güdülmektedir.
Türkler binlerce yıllık köklü bir tarihe sahip millettir. Böyle uzun tarih içersinde Göktürk, Soğut, Uygur, Mani, Kiril, Tibet ve İbrani yazı ve alfabelerini kullanmışlardır. Müslüman olduktan sonra Arap alfabesesini kullanmaya başlamışlardır.
Sultan 2.Mahmut ile başlayan modernleşme ve batılılaşma hareketleri, 19. Yüzyılın ikinci yarısına doğru Tanzimat’ın ilanı ile birlikte hızlanmıştır. Batının teknolojik ve eğitim üstünlüğü, Osmanlı Devleti’nin çatısı altında çok sayıda farklı milletlerin de bulunması birçok şeyi tartışmaya açmıştır. Osmanlı Alfabesi de bunlardan birisidir.
Sayın Mahir Ünal’ın sarf ettiği sözlerde meselenin özü; Osmanlı yazım alfabesi olarak bildiğimiz “Elifba” nın yerine “Latin Alfabesi” nin ikame edilmesinin eleştirisidir. Ben şahsen böyle algılıyorum.
Milletimize “Devrim” olarak takdim edilen “Harf İnkılabı” elbette milletin ve bilhassa 1920 ve sonrası doğan çocuklarımızın geçmişle bağını erişime kapatmıştır.
Yeryüzünde insanların on binlerce yıldan beri kendi ana dillerinin yanında okumak, yazmak, bilim öğrenmek ve üretmek adına başka dilleri dolayısı İle alfabelerini öğrendiği ve hatta öğreneceği gerçeği de karşımızda duruyor.
Örnekler vermek gerekirse;
Mustafa Kemal Atatürk eğitim gördüğü askeri okullarda; Osmanlı Türkçesi, Arapça, Farsça ve Fransızca dersleri okumuş olduğunu biliyoruz. Ayrıca Almanca bildiği de bir gerçektir. Fatih Sultan Mehmet Han beş altı dilde yazdığı gibi, sekiz on dilde de konuşuyordu. Ayrıca Osmanlı Padişahlarının neredeyse her birinin divanları ve başka özellikleri de bulunuyordu. Cumhuriyet dönemi Başbakan ve Cumhurbaşkanlarında bunu göremediğimizi hatırlamakta fayda var.
Aşağıdaki sorunun sorulması faydalı olabilir.
Osmanlı Türkçesi dediğimiz yazım dili ile Latin harfleri birlikte öğretilemez miydi?
Prof. İlber Ortaylı ile yapılan bir söyleşide, Sayın Ortaylı bugün en az iki milyon insanımızın “Osmanlı Türkçesi” ni biliyor olması gerektiğini ifade etmişti.
Altı yüz yıl kullanılmış bir “Alfabe” veya “Elifba” nın terk edilmesinin nelere mal olduğu konusunun incelenmesinin “İlim ehli” insanlarımızın işi olduğu hepimiz tarafından kabul göreceği kanaatini taşıyorum.
Günümüzde İngilizler çocuklarının ve gençlerinin, bundan dört yüz yıl önce yaşamış ulusal şairleri ve en büyük drama yazarı olan, “Avon’un Ozan’ı” da dedikleri William Shakespeare’i okuyabilir olmaları ile övünüyorlar diye biliyoruz.
Bu arada şunu da düşünmeliyiz. Son bin yılda ve daha öncesinde yazılmış yüz binlerce eserin de ne kadarı kütüphanelerimiz de bulunuyor ve bunlara ne kadar insanımız erişebiliyor biliyor muyuz.
Tarihçi Arnold Toynbee’nin harf devrimi ile ilgili sözlerini hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Ne demişti Toynbee, “A Study of History’de”;
“Türkler harf inkılâbı konusunda yabancılardan farksız davrandılar. Türk kütüphanelerini yakmaya hacet kalmamıştır. Bu inkılâbla kütüphanelerdeki hazineler örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacak”
Bırakın geçmişi bugün 1900’lü yılların başlarında doğmuş şairlerimizi, romancılarımızı, tarihçilerimizi ve çeşitli sanatçılarımızı çok iyi anlayamadığımız da bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Sayın Mahir Ünal’ın istifasına sebep olan “Harf İnkilabı” ile ilgili sözleri belki üslup olarak bazılarına “Sert” gelmiş olabilir.
O zaman; Mahir Ünal’ı linç etmeye kalkanlara sormamız lazım;
Cumhuriyetin kuruluşuna önderlik etmiş olan Mustafa Kemal Paşa’nın; “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” sözünün ne anlama geldiğini öğrenmek hakkımızdır.
Rahmetli Özal’ın savunduğu ve Anayasada teminat altına alınmasına inandığı “Üç temel özgürlük”;
• Din ve vicdan hürriyeti,
• Fikir ve düşünce hürriyeti,
• Teşebbüs hürriyeti,
Aradan otuz yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen bahsi geçen” hürriyetler” hala Anayasal güvence altına alınamamıştır.
Yukarıda sayılan özgürlükler, içeriğinde bulunan bazı maddelerle mevcut “Anayasa” ile kısıtlıdır.. Yine aynı anayasa gereği yapılan ve yürürlükte olan kanunlarımız da aynı işlemi görmektedir.
Öyle inanıyorum ki; Cihan Şumûl devletimiz olan Devlet-i Aliye’miz kendi içinde, uyguladığı tüm inanç değerlerimize göre sistemini;
Başta hukuk olmak üzere, eğitim, idari, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak islami değerlerden kopmadan geliştiremediği, toplumu bu yönde bilhassa Müslüman Türk milletinin tümünü eğitememe, bilinçlendirememe, bütçesini bu anlayışa uygun biçimlendirememe sebebiyle Batı’ya ve “Batının hukuki, idari, siyasi ve ekonomik” sistemine muhtaç hale geldi mi diye de kendime zaman zaman sormadan edemiyorum...
Bu makalem üzerinden, 94 yıldan beri uygulanan “Latin Alfabesi”nden vaz geçelim anlamının çıkarılması ile yorumlanmasını, peşinen söyleyeyim ve ifade edeyim ki asla kabul etmiyorum.
Durmak yok yola devam.
Selam ve sevgilerimi arz ederim.
Ahmet Rıza ACAR
22.Dönem Aydın Milletvekil
Çok olgun bir yazı. Kutlarım. Keşke bu konuyu yüz yüze konuşsak. Selam ve saygılarımla. Ercan Dolapçı.
Teşekkür ederim Ahmet Bey...Güzel bir çıkarmışsınız. Bu harflere geçmeye zorlayan fikir babaları İngiliz tarihçi Arnouldl Toynbee nın satır aralarındaki elde edilmek istenen netice de gizli...