Selamünaleyküm, demenin bir manası giriştir, ben geldim sizlerin huzuruna çıktım, söyleyeceklerim var, dikkatinizi bana verir misinizdir. Ve aynı zamanda ben sizin faydanıza davranacağım çünkü ben şerli değilim demektir...

Bu yeni açılmış olan gazetede okuyan her okuyucuya hitap etme çabasında her kişinin beğenisini cezbetme çabasında olacağım dersem imkansızı istemiş olurum. Biliyorum ki her insan mükemmel yaratılmış olması yanında şekli ve fikri farklılıklarla donatılmıştır... Lakin asgari müşterekleri daha çok ön plana alarak okur kitlemi çok geniş tutma çabasından da vaz geçmeyeceğim...

Asgari müşterekler nedir ,nelerde olmalıdır ..önem sırasına göre sayılsa daha iyi olacak sanki, insanlık, hak, adalet ,toplumculuk ,ferdiyetçilik ,fikir ,zikir, nehir , zehir, tabiat hak edene tekdir, tel'in, beri türlüsüne de taktir...

Birde dünyaya ademoğlu vekil olduğundan beri bitmeyen iyi kötü savaşı var ki, bu savaşta taraflar net olamıyor. Bazen iyi dediklerimiz kötü kötü dediklerimiz de iyi olabiliyor... Bu bizim öngörüsüzlüğümüzden kaynaklanmıyor. Şöyle bir misalle anlatıla bilinir dört yıla yakın süren kuşatma yıllarında snaypır denilen dürbünlü tüfeklerle günlük alışverişe giden insanların avlanması neticesinde Boşnaklardan birisi asrın liderlerinden biri olan Aliya İzzet Begoviç'e başkanım bizimde elimize bu silahtan geçti biz de misilleme yapalım mı derler... İşte tam burada nasıl bir öngörü sahibi olunsa da evet bizde intikam alalım, savaş bu her yol mubah, bizde kendimizin boş olmadığını gösterelim gibi saliklerle normal bir işmiş gibi insan kendini aldatabilir… Buna kötülük bile denilemez diye düşünür o durumdaki insan... Ama durum beklendiği gibi olmaz, o büyük insan iyinin ne olduğunu tarihe not düşerek anlatır... 'Biz onlar gibi davranarak, insanlığımızı mı yitirelim' der o büyük insan Aliya İzzet Begoviç... İşte iyi budur iyi olmak...

Fenalıkları da yazacağız, lakin fenalık yaygınlaşması için değil, önlenme imkanı oluşması kaydıyla... Gözümüzü kapatıp görmediğimizden dolayı fenalık yok dersek deve kuşu davranışını benimsemiş olmaz mıyız? Eskiler anlatır bizim zamanımızda suçluyu şehrin meydanına boynunda yafta ile getirirler bizlerde onun yüzüne tükürürdük diye, acaba ne kadar caydırıcı oluyordu bu da benim merakımın mucibi. Şimdilik bu kadar tüm okuyanlara iyi günler...